OSMANLI DEVLET ERKİNDEN
TÜRKMENLER’İN DIŞLANMASI
TÜRKMENLER’İN DIŞLANMASI
dönmelerden oluşmaktaydı. Bu dönme devşirmeler; asker ya da yönetici
olarak eğitilerek ve Türkçe öğretilerek devlette görev alıyorlardı.
Osmanlı Hanedanlığı etrafında oluşturulan helozonik dönme Asker-Sivil
yönetici sınıfın başında hanedan aileden bir “sultan” olan devlet
“despotik” ve üretim ilişkileri de feodal yapıda idi. Türklük açısından baktığımızda Akkoyunlu ve Safevi Devletleri; Osmanlılar’dan daha çok Türk’tür.
Türkler; Osmanlılar’da “akıl ve idrak yoksunu” ikinci sınıf vatandaşlar
olup, Ermeni-Rum-Yahudi-Kürt-Arap vb. unsurlar daha ön plandaydı.
İstanbul’un fethi Türkler açısından önemli bir dönüm noktasıdır. 29
Mayıs 1453 Salı günü İstanbul’u Bizans devlet ve Ortodoks Kilise
yöneticileri Osmanlılara teslim eder. Fatih Sultan (II. Mehmed’in) de 2
gün sonra Ayasofya Kilisesi ile Bizans İmparatorluk sarayına giderek
törenle Bizans ve Osmanlı devlet erkanını kabul etmesiyle de Osmanlı
İmparatorluğu ilan edilmiş olur.
Bu durum aynı zamanda Bizans tahtına Fatih Sultan Mehmet’in getirilmesi de demektir. İstanbul’un fethi Türk tarihçilerinin abarttıkları kadar önemli bir askeri kuşatma ve muharebe değildir. Osmanlı
II. Veziri Rum Zağanos Paşa gibi dönmelerin ve tükenmiş, çürümüş Bizans
yöneticilerinin işbirliğiyle ve de direniş gösteren grupları katledilme
operasyonu ile İstanbul alınmıştır. Rum Zağanos Paşa gösterdiği bu
maharetten dolayı Vezir-i Âzamlığa (başbakanlığa) getirilmiştir.
İstanbul alınmasıyla, Zağanos Paşa ile birlikte dönme devşirmelerden
(Enderunlu) 34 vezir atanmıştır. Vezir-i Azam Çandarlı Halil Paşa ve Türk vezirler görevlerinden alınmıştır. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u başkent yapmış, kendisini Edirne’de tahttan indiren Vezirleri ve Türkmen Beylerini görevden alarak sürmüştür. Bizans Devlet müesseselerine uygun yeniden devlet yapılmasını gerçekleştirmiştir. Şeyhülislamlık
müessesesini ve Müftülüğü de “Fener Rum Ortodoks Patrikliğine” benzer
bir yapıyla Ortodoks İslam (Sünni) şeriat organizasyonuna
dönüştürmüştür. Çandarlı Halil Paşa tutuklanarak Edirne’ye gönderilmiş
buradaki hapishanede işkence edilerek tüm para ve mallarına el konmuş;
Temmuz 1453 başında da katledilmiştir.
İstanbul’un başkent olması, Fatih Sultan Mehmet ile yeni bir döneme girilir:Türk aristokratları ve Türk halkı devlet yönetiminden tamamen dışlanır.
Padişah üzerindeki etkileri sona erer. Türklerin yerini Padişahın
otoriter görüntüsü altında; dönme devşirme Kapıkulu-Enderun zümreleri
devlet erkine sahip olurlar.
II. Bayezit’in yeni fethettiği Modon, Koron, Navarino, Mora, Draç gibi
yörelere Anadolu’daki Kıızlbaş zümreleri çoluk-çocuk, kadın-erkek
yüzleri demirle dağlanarak zorla sürülerek iskana tabi tutulurlar. Aynı
tip uygulamalar Fatih döneminde Karaman ve Konya’da da olmuştur. Rum
Mehmet Paşa bölgede zulüm ve katliam yapmıştır. ******’ün ataları da
bu yöreden alınarak o yıllarda bugünkü Makedonya’nın Jupa bölgesinin
Kocacık Köyü’ne iskan edilmiştir.
Fatih ve Bayezıt döneminde; Akdeniz, Ege ve İç Anadolu Türkmenleri
oymaklar ve kafileler halinde Akkoyunlu ülkesine ve bugünkü Kuzey ve
Güney Azerbaycan’a göç ederler. Şeyh Cüneyd ve Şeyh Haydar bu Türkmen
topluluklarını örgütlerler. Erdebil Tekkesi’nde Türkmen yaygınlaşır ve
merkezi olarak örgütlenir. Şah İsmail’in önderliğinde 24 Oğuz Boyundan
olan 72 Türkmen Oymak Beyi ve 40 Seyyid Ocağından dedenin katılımıyla
Erzincan’ın Sarıkaya yaylağındaki “Türkmen Kurultayı”nda Safevi
Devleti”nin kuruluşuna karar verilir. Devlet 9 Eylül 1502 günü
Tebriz’de kurulur.
I. Selim (1512-1520)’in tahta geçmesiyle Türkmen sürgün ve katliamları
daha da vahim bir hal alır. 1514’deki Şah İsmail ile Yavuz Selim
arasında geçen Çaldıran Savaşı öncesi ve sonrası Anadolu’da; tarihi kaynaklar 40 ila 100 bin civarında Türkmenin katledildiğini yazmaktadır. Şafi mezhebinden Nakşibendi tarikatından Kürt mollası Şeyh İdris-i Bitlisi’nin önerisi ve planlamasıyla Doğu ve Güney Doğu Anadolu’dan Türkmenler sürülerek katledilmişlerdir.
Türkmenlerin hakim oldukları idari beylikler ve toprakları; “yurtluk ve
ocaklık” adı altında Yavuz’un imzaladığı boş fermanları, İdris Bitlisi
oldurarak 400 Kürt Aşiret reisine, ağasına vermiştir.
Yavuz Selim tarafından Erzincan Valiliğine atanan (dönme) Bıyıklı
Mehmet Paşa ve danışmanı İdris Bitlisi bölgede terör estirirler. Kurban
Bayramında Osmanlı muhafızları Türklere saldırarak binlercesinin
kafasını keserek Erzincan’a getirip şehirde, kafataslarından minare
yaparlar.
Bıyıklı Mehmet Paşa Osmanlı Ordusu ile İdris Bitlisi’nin topladığı 10 bin Kürt gönüllüsüyle; Munzur dağlarına çekilen Şah İsmail’in Erzincan Valisi Nur Ali Halife
Haziran 1515’de Ovacık yöresindeki Tekir Yaylağı’nda bularak bir
bölümünü kılıçtan geçirirler, diğerleri kaçarlar. Dersim yöresinde
Osmanlı ordusu ile Palu Beyi Çemşid ve İdris Bitlisi komutasındaki Şafi
Kürt gönüllüler; on binlerce Türk Kızılbaşı katlederler. Artık Yavuz’un
adı Aleviler arasında Yezit ile birlikte anılmaya başlanır ve lanet
okunur. Yavuz Selim’in Mısır’ı alması ve 74. İslam Halifesi olması ile
Sünnilik resmi ideoloji haline gelir ve Osmanlı İslam Devlet kimliği
oluşur. Osmanlı sınırlarının genişlemesiyle de “Roma İmparatorluğu”
varisi olur.
Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) dönemi İslami kabuk içinde ama
çeşitli uluslardan oluşan Osmanlı devlet tam bir “Roma İmparatorluğu”
halini alır. Bu dönemde yine Türklere zulüm, şiddet ve katliamlar devam
eder. Kürt kökenli Şeyhülislam Ebussu’ud Efendi (1545-1574)’in verdiği
fetvalarla Türkmen katliamı, “İslam Şeriatı”na göre meşruluk kazanır.
Bugün Sünni ilim adamları tarafından “huşu ile anılarak evliya
mertebesi”ne çıkarılan Ebussu’ud Efendi, Türk katliamcısı, lanet
okunacak bir zalim, İslamiyeti çıkarlarına göre yorumlayan cellat bir
din ulamasıdır.
Hırvat kökenli ve Nakşibendi tarikatından Kuyucu Murat Paşa da;
6.12.1606’da Sadrazam olduktan hemen sonra Anadolu’da geniş çaplı
Türkmen katliamı harekatı başlatır. 70 bin Türkmeni diri diri
kazdırdığı kuyulara gömdürür.
Türklerin tarihinde aynı yörede
olan Malazgirt ve Çaldıran savaşları iki karşıt dönemeçtir. Selçuklu
Sultanı Alpaslan; Bizans’ın sınırlarını korumak isteyen İmparator
Romanus Diogenes’i 26 Ağustos 1071’de yenerek Anadolu (Rum)’nun
kapılarını Türklere açmıştır. Bizans başkenti İstanbul’un sahibi Yavuz
Sultan Selim ise; Şah İsmail’i 24 Ağustos 1514’de yenerek Anadolu’nun
kapılarını Türklere kapatarak; Alparslan ve Oğuz-Türkmen boylarından
Bizans’ın intikamını almış ve doğu bölgesi hudutlarını da Kürtlerin
korumalığına bırakmıştır.
ALLAH EYVALLAH....