ALEVİ CANLAR FORUMU

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
ALEVİ CANLAR FORUMU

ALEVİ CANLAR FORUMU-TASAVVUF ARAŞTIRMA ,PAYLAŞIM

Nisan 2024

PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930     

Takvim Takvim


    Servet-i Fünun Dönemi Edebiyatı (1896-1901)

    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    Servet-i Fünun Dönemi Edebiyatı (1896-1901) Empty Servet-i Fünun Dönemi Edebiyatı (1896-1901)

    Mesaj tarafından Admin C.tesi Nis. 18 2009, 18:29

    Servet-i Fünun Dönemi Edebiyatı (1896-1901)
    Servet-i Fünun, gerçekte, daha çok bilimsel yazıların yayımlandığı bir dergidir. An-
    cak 1896'da yazı işleri müdürlüğüne Tevfik Fikret'in getirilmesiyle bir edebiyat ve
    sanat dergisi durumuna gelir. Zamanın önde gelen ve batılı tarzda bir edebiyattan
    yana olan yazarlar bu dergide toplandığı için, Servet-i Fünun adı dönemin de adı
    olur..
    Edebiyat-ı Cedide nedir?
    Servet-i Fünun dönemine verilen ikinci bir addır. Batılıedebiyat, yeni edebiyat anla-
    mında kullanılan bu terim, Servet-i Fünun'da yazan şair ve yazarların benimsemele-
    ri ile akım ve dönem adı olarak yerleşmiştir.
    Servet-i Fünun şair ve yazarları, Tanzimat edebiyatıyla gelen batılı tekniği geliştir-
    mişlerdir. Sonuçta Servet-i Fünuncuların çabalarıyla Avrupaî tarzda bir edebiyat
    oluşmuştur.


    En son Admin tarafından C.tesi Nis. 18 2009, 18:34 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    Servet-i Fünun Dönemi Edebiyatı (1896-1901) Empty Geri: Servet-i Fünun Dönemi Edebiyatı (1896-1901)

    Mesaj tarafından Admin C.tesi Nis. 18 2009, 18:29

    1. Servet-i Fünun Döneminde Şiir
    Tanzimat şiirinde bir yandan eski, bir yandan yeni nazım biçimleri kullanılmıştı.
    Servet-i Fünuncular ilk şiirlerinden sonra eskiyi bırakarak, yeni nazım biçimlerine
    yönelmişlerdir. "Sone" gibi Fransız şiirinden aynen alınanların yanında, Divan şii-
    rinden alınıp değiştirilerek, Fransız şiirinin serbest nazım biçimi durumuna getiri-
    len "serbset müstezat" gibi biçimler kullanıldı. Ayrıca Divan şiirinde de Fransız şii-
    rinde de bulunmayan yeni nazım biçimleri yaratıldı.
    Servet-i Fünun döneminde şiirin konusu alabildiğine genişletildi. Şair ilgi çekici
    bulduğu her ögeyi şiire konu edebilmekteydi. Ancak hem mizaçları, hem de döne-
    min baskıcı siyasal koşulları nedeniyle şairler bireysel duyguların anlatımına daha
    çok yer verdiler.
    Bu yüzden:
    Servet-i Fünun şiirinde en çok işlenen konular "aşk", "doğa" ve "aile yaşamı"dır.
    Şairler "sanat, sanat içindir" anlayışına bağlıdırlar.
    Toplumsal konular, dergi kapanıp topluluk dağıldıktan sonra, kimi şairlerce işlen-
    di.
    Servet-i Fünun şairleri 19. yüzyıl Fransız şiirinde görülen romantizm, sembolizm
    gibi akımlardan etkilendiler. Bu sırada getirdikleri kimi hayalleri kullanmak,
    sanatkârane bir biçim yaratmak istediler. Bunun için de daha çok Arapça, Farsça
    sözcük kullanarak, dili ağırlaştırdılar. Öte yandan aruza bağlılıklarınıda sürdürdü-
    ler.
    Servet-i Fünun hareketinin önderi Tevfik Fikret (1867-1915)'tir.
    Tevfik Fikret, edebiyatımızın batılıkimlik kazanmasında, özellikle şiirin çağdaşbir yapıya kavuşmasında büyük etkisi olan bir şairdir. Divan şiirinde anlamın beyitte tamamlanması geleneğini değiştirmiş; müstezatı, Fransız şiirindeki serbest nazma
    benzetecek serbest müstezat durumuna getirmiştir. Sonenin kullanımını arttırmıştır. Şiire konuşma dilinin kimi özelliklerini sokmuştur. Ancak yine de Osmanlıcadan koparmamıştır.
    Dönemin önde gelen öteki şairleri Cenap Şehabettin (1870-1934), Hüseyin Siyret
    Özsever (1872-1959), Hüseyin Suat Yalçın (1867-1942), Ali Ekrem Bolayır (1867-
    1937), Süleyman Nazif(1869-1927), Faik Ali Ozansoy(1876-1950), Celâl Sahir Ero-
    zan (1883-1935)'dır.
    Sis
    Sarmış yine âfâkını bir dûd-i muannid,
    Bir zulmet-i beyzâ ki peyapey mütezâyid.
    Tazyîkının altında silinmiş gibi eşbâh,
    Bir tozlu kesâfetten ibâret bütün elvâh;
    Bir tozlu ve heybetli kesâfet ki nazarlar
    Dikkatle nüfûz eyliyemez gavrine, korkar!
    Lâkin sana lâyık bu derin sütre-i muzlim,
    Lâyık bu tesettür sana, ey sahn-i mezâlim!
    Ey sahn-i mezâlim... Evet, ey sahne-i garrâ,
    Ey sahne-i zî-şa'şaa-i hâile-pîrâ!
    Ey şa'şaanın, kevkebenin mehdi, mezârı;
    Şarkın ezelî hâkime-i cazibedârı:
    Ey kan'ı muhabbetleri bî-lerziş-i nefret
    Perverde eden sîne-i meshûf-i sefâlet;
    Ey Marmara'nın mâi der-âğûşu içinde
    Ölmüş gibi dalgın uyuyan tâde-i zinde;
    Ey köhne Bizans, ey koca fertût-i müsahhir,
    Ey bin kocadan arta kalan bîve-i bâkir;
    Hüsnünde henüz tâzeliğin sihri hüveydâ,
    Hâlâ titirer üstüne enzâr-ı temâşa.
    Hâricden, uzaktan açılan gözlere süzgün
    Çeşmân-ı kebûdunla ne mûnis görünürsün!
    Mûnis, fakat en kirli kadınlar gibi mûnis:
    Üstünde coşan giryelerin hepsine bîhis.
    Te'sis olunurken daha, bir dest-i hıyânet
    .....
    Tevfik Fikret
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    Servet-i Fünun Dönemi Edebiyatı (1896-1901) Empty Geri: Servet-i Fünun Dönemi Edebiyatı (1896-1901)

    Mesaj tarafından Admin C.tesi Nis. 18 2009, 18:30

    2. Servet-i Fünun Döneminde Roman ve Öykü
    Bu dönemin romanlarında olay örgüsünün, konuların, konuşmaların başarılıbir bi-
    çimde yer aldığı görülür. Bu nedenle Servet-i Fünun romanı Tanzimat romanından
    daha sağlam bir tekniğe sahiptir.
    Servet-i Fünun romancıları dönemin başlarında hem romantizmin etkisindedirler,
    hem de baskıcı bir siyasal ortam içinde yaşamışlardır. Bu yüzden önceleri daha çok
    bireysel konuları işlemişlerdir.
    Sonraları gerçekçiliğe (realizm) yönelmiş, eserlerinde toplum yaşayışını vermeye
    başlamışlardır. Toplumun nasıl batılılaştığını; batılaşmanın yanlış anlaşıldığını an-
    latmış; batılı aile ve toplum yaşantısının doğru örneklerini göstermeye çalışmışlar-
    dır.
    Servet-i Fünun döneminin en başarılı romancısı Halit Ziya Uşaklıgil (1867-
    1945)'dir.
    Uşaklıgil, ünlü romanı Aşk-ı Memnu (1900)'da varlıklı bir ailedeki batılı yaşam biçi-
    mini anlatır. Mai ve Siyah(1897) adlıromanında ise o dönemin basını, bir Türk ailesi-
    nin yaşayış biçimi ve bir şairin dünyası verilmiştir.
    Bu dönem roman ve öykücüleri batılaşmadan sonra aşk konusunu işlemişlerdir.
    Özellikle Mehmet Rauf (1875-1931) romanlarında bireylerin iç dünyasını ve ro-
    mantik aşklarıkonu edinmiştir. Onda toplumsal ögeler çok az yer alır; ağırlık psiko-
    lojik içeriklidir.
    Mehmet Rauf'un Eylül (1901) adlı eseri Türk edebiyatının en başarılı psikolojik
    romanıdır.
    Dil ve anlatım, Servet-i Fünun roman ve öyküsünün en zayıf yönüdür. Yazarlar söz-
    lüklerden, unutulmuşArapça, Farsça sözcükleri bulup kullanmışlardır. Tanzimatta
    Namık Kemal'le başlayan sanatlı anlatımı daha da ağırlaştırmışlardır. Bu yüzden
    yer yer dil anlaşılmaz duruma gelmiştir.
    Servet-i Fünun döneminin öteki roman ve öykü yazarlarınıve başlıca eserlerini şöy-
    le sıralayabiliriz: Hüseyin Cahit Yalçın(Roman: Hayal İçinde.Öykü: Hayat-ıMuhay-
    yel), Ahmet Hikmet Müftüoğlu (Roman: Gönül Hanım. Öykü: Haristan ve Gülistan,
    Çağlayanlar), Safveti Ziya (Roman: Salon Köşelerinde. Öykü: Bir Tesadüf, Kadın Ru-
    hu).
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    Servet-i Fünun Dönemi Edebiyatı (1896-1901) Empty Geri: Servet-i Fünun Dönemi Edebiyatı (1896-1901)

    Mesaj tarafından Admin C.tesi Nis. 18 2009, 18:30

    3. Servet-i Fünun Döneminde Tiyatro
    Servet-i Fünun, âdeta tiyatronun yok olduğu bir dönemdir. Buna Tazminat döne-
    minde Gedikpaşa'da yapılan Osmanlı Tiyatrosunu II. Abdülhamit'in yıktırması
    (1884) , sanat ve düşünce yanı ağır basan oyunların oynanmasına izin vermemesi
    yol açmıştır. Tiyatro topluluklarının kimisi İstanbul dışına gitmiş, kimisi dağılmış-
    tır. Sahnelerde ancak tulûat tiyatroları ve melodramlar kalabilmiştir.
    Dönemin yazarları da bu yüzden tiyatro ile uğraşamamışlardır. Ancak 1908'den
    sonra oyun yazmayı deneyen belli başlı sanatçılar Hüseyin Suat Yalçın (Şehbâl ya-
    hut İstibdadın Son Perdesi, Kirli Çamaşırlar), Mehmet Rauf (Pençe, Cidâl), Cenap Şeha-
    bettin (Yalan, Körebe), Halit Ziya Uşaklıgil (Kâbus), Ali Ekrem (Sukût, Mama Da-
    dım Darılır), Safveti Ziya (Payitahtın Kapısında)'dır.
    II. Abdülhamit'in baskıcıyönetimi yüzünden, bu dönemde gülmece, yergi gibi tür-
    lerde eser verilmemiştir. Ancak 1908'den sonra Cenap Şehabettin, Hüseyin Suat
    Yalçın, Süleyman Nazıf ve Doksan Beş'e Doğru, Rübab'ın Cevabı, Han-ıYağmaadlışi-
    irleriyle Tevfik Fikret görünür.
    Çok Bilen Çok Yanılır'dan
    .....
    İkinci Meclis
    Evvelkiler-Azmi Efendi
    AYŞE,
    (Azmi Efendiyi görünce bağırarak) — Anne... anne... annemi iste-
    rim...
    YENGE,
    (Ayşe'ye takarrüple) — Sus... ayıptır ayıp...
    (Ayşe korkarak köşeye siner).
    AZMİ EFENDİ,
    (Ayşe'ye doğru gider) — Vay! nazeninim, akşam şerifler hayır ol-
    sun...
    YENGE,
    (Azmi Efendiyi çekerek) — Namazı unutmayınız efendim...
    AZMİEFENDİ.
    — Hayır. Hiç unutur muyum? Fakat nazenimin bir kerecik yüzünü
    göreyim de... pek iştiyakım var. (Ayşe'nin yanına oturur).
    AYŞE,
    bağırarak. — Anne... şimdi bağırırım ha... bu herif kim?
    AZMİ EFENDİ,
    (Yengeye dönerek) — Bu ne?.. Acep nazar mı değdi?..
    YENGE,
    (Gülerek) — Yok efendim!.. kim bilir... birdenbire sizi görünce
    korktu besbelli...
    AZMİ EFENDİ.
    — Elmasım... canım... yavrum ne oldu sana bakayım?..
    AYŞE.
    — Anne... baba... çekil oradan...
    AZMİ EFENDİ,
    (Yengeye dönerek) — Ne idi elmasım, ismi?
    YENGE,
    (mütebessiname) — Kendine sorun efendim. Âdet güveyler sorar,
    gelinler söyler. Tadı öyle çıkar efendim!..
    AZMİ EFENDİ.
    — Ha gerçek... elmasım, isminiz?
    (Ayşe omuzlarını kaldırarak başını bir tarafa çevirir).
    AZMİ EFENDİ.
    — Adınızı soruyorum canım...
    E S K İ T Ü R K E D E B İ Y A T I N D A N Y E N İ T Ü R K E D E B İ Y A T I N A G E Ç İ Ş
    27
    A N A D O L U Ü N İ V E R S İ T E S İ
    AYŞE.
    — Kokmuş Ayşe işte. Sanki adımı bilip de ne olacak...
    AZMİEFENDİ.
    — Estağfurullah... senden başkası halt etmiş... (Ayşe'nin duvağına el
    atarak) Ayşeciğim... aç da bir kere gül cemalini...
    AYŞE,
    (Avazı çıktığı kadar bağırarak) — Anne!.. Baba!..
    AZMİ EFENDİ,
    (Yengeye dönerek) — Vah! vah! vah! mutlak nazar değmiş!.. Dur
    okuyayım bari...
    AZMİ EFENDİ,
    (Biraz kızararak) — Şakayı sonra et... Hele bir kere duvağını aç...
    aç da yüzünü göreyim...
    AYŞE.
    — Açmayacağım işte...
    AZMİ EFENDİ.
    — İsabet-i ayn
    1.
    .. isabet-i ayn... yavaş yavaş geçer inşallah... (Yen-
    geye hitaben) Yenge Hanım gelin de siz açın bari...
    YENGE,
    (Duvağı açmak isteyerek) — Dur benim hanım kızım... Bak efendi
    sana ne cici bebekler getirmiş...
    AYŞE,
    (Sıkı sıkıya duvağı tutarak) — Açtırmayacağım işte... Haniya bebek
    bakayım.
    YENGE.
    — Yüzünü aç da... bebekler efendinin koynunda imiş... Sana vere-
    cek...
    AZMİ EFENDİ,
    (Mütehayyirane
    2
    kendi kendine) — Acayip! ne olmuş buna! Bu
    mahkemede nasıl mâkul söylüyordu... bugünkü hali çocukça şeyler...
    AYŞE,
    (Yengeye) — Bebeği göster... açarım!
    YENGE,
    (Mütebessiname
    3
    Azmi Efendiye bakarak) — Aldanmıyor... Azıcık
    gösterin bari!..
    AZMİ EFENDİ,
    (Mütehayyirane) — Neyi?
    YENGE,
    (Kezalik) — Koynunuzdakini... hanıma bebek getirmediniz mi?
    AZMİ EFENDİ,
    (Bir hayret-i müteessirane ile
    4
    ) — Buna ne olmuş?.. Buna bir şey
    olmuş... nazar mı değmiş?
    YENGE,
    (Zorla Ayşe'nin duvağını kaldırarak. Azmi Efendi'ye) — Buyrun
    ama... çok bakmayın gözleriniz kamaşır.
    AYŞE,
    (Azmi Efendiye dilini çıkararak) — Bee!!!
    AZMİ EFENDİ,
    (Gözlerini silerek baktıktan sonra) — Bu ne?.. Bu ne?.. Aman bu
    ne?.. (Yengeye dönerek) Aman Allah aşkına bu ne?..
    YENGE,
    (Gülerek) — İşte böyle...
    .....
    Recaizâde Ekrem

      Forum Saati Cuma Nis. 19 2024, 08:10