ALEVİ CANLAR FORUMU

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
ALEVİ CANLAR FORUMU

ALEVİ CANLAR FORUMU-TASAVVUF ARAŞTIRMA ,PAYLAŞIM

Mayıs 2024

PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
  12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  

Takvim Takvim


    Esmail Khoi

    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    Esmail Khoi Empty Esmail Khoi

    Mesaj tarafından Admin Paz Nis. 26 2009, 13:52

    Esmail Khoi Mahfil1
    “Şiirin Kıyıları”nda Bir Sürgün Şair


    Mine ÖZYURT KILIÇ

    Fars
    şiirinin günümüz temsilcilerinden İsmail Hoi’i bu tanıma sığdırmak
    elbette haksızlık olur. Hoi aynı zamanda bir felsefeci. Ayrıca Salman
    Rüşdi ve Teslime Nesrin gibileri için korkusuzca konuşan bir insan
    hakları savunucusu. Politik kimliği onu sürgün duygusuyla yüzleşmek
    zorunda bırakmış; felsefe eğitiminin de ona verdiği derin düşünüş ve
    soyutlama yetileriyle bu sürgün olma durumunu mercek altına almış ve
    merceği söze en iyi döken türde, şiirde de bu deneyimini anlatmıştır.

    1938
    yılında Horasan yakınındaki Meşhed’de doğan Hoi, 1956 yılında bugün
    “çocukluk hevesi” diye elinin tersiyle ittiği ilk şiirlerini yayınlar.
    Ertesi yıl Tahran’a, oradan da devletin sağladığı bursla İngiltere’ye,
    Londra Üniversitesinde felsefe eğitimi görmeye gider. Yüksek lisans
    derecesini alıp Tahran’a döner ve akademik kariyeri böylece başlar.
    Sonraki beş yıl içinde Nima Yuşiç, Ahmed Şamlu, Furuğ gibi çağdaş
    şairler arasında yerini almasını sağlayacak beş şiir kitabı yayınlar.

    Hoi’ın
    şiirlerini İngilizce’ye çeviren Michael Beard ve Ahmad Karimi-Hakkak,
    “Şiirin Kıyıları” adını verdikleri derlemeye yazdıkları önsözde, onu
    şiirleri yaşadıklarına ve düşüncelerine, bunları biçimleyen şiir
    geleneğindeki yerine tanıklık eden şairlere örnek olarak anarlar.
    Şiirlerini şairin felsefeye duyduğu derin bağlılığı, toplumsal ve
    politik konulara gösterdiği ilgiyi, sürgün deneyiminin yoğunlaştırıp
    zenginleştirdiği kişisel yaşantıyı yansıtan birer ayna gibi görürler.
    Hem
    bir Marksist hem de düşünceleri Batı felsefesinin etkisinde gelişim
    göstermiş biri olarak, Hoi’ın döneminin politik söylemine tartışma
    ruhu, incelikli bir çözümlemecilik ve konulara yaklaşımda ciddiyet gibi
    özellikler getirdiği söylenebilir. Önce kraliyete karşı çıkıp devrim
    savunuculuğu yapmış, ama sonra devrimle birlikte ülkesinin gelişiminin
    önünün daha da tıkandığını görmüştür. Onun yaşamına birebir yansıyan
    tıkaçsa, İran Devrimiyle birlikte başkanı olduğu İran Yazarlar
    Birliği’nin karşı karşıya kaldığı baskılardır. Pek çok aydın,
    akademisyen ve yazar saldırılara uğrayınca, Hoi 1982’de gizlenme kararı
    alır ve ertesi yıl da İran’ı terk eder.

    Hoi’ın
    İran modernist şiir geleneğine yaptığı başlıca katkı şiire soyut
    düşünceyi ve düşünce derinliğini sokmuş olmasıdır. Daha ilk bakışta,
    parçalanmışlık, merkezsizlik, bireyin iç dünyası, yalnızlık gibi
    izleklerle modernist şiir özellikleri taşıdığı açıkça görülen
    şiirlerinde en çok mekanla bireyin ilişkisi üzerine yoğunlaştığı
    söylenebilir. “Borgio Verezzi’ye Dönüş” şiiri de fiziksel bir
    yolculuğun eşzamanlı olarak bir iç yolculuğu anlatması bakımından
    mekanla birey ilişkisinin en somutlanmış örneği olarak çıkar karşımıza.
    Yolculuğun her aşaması başka başka dillerde başka başka insanlarla
    kurulan iletişimi çıkarır Hoi’ın karşısına. Yirmi yıl önceki “ben”ini
    yirmi yıl önceki yerlerle anımsar; tren penceresinden çerçevelediği her
    görüntü zihninde geçmişteki görüntülerle bağ kurmaya çalışır; trenin
    hızına, tünellere giriş çıkışına bağlanmış görüntüler ve onların
    zihinde açtığı düşünceler ancak Hoi’ın cümleleşemeyen, kesik kesik
    ifadelerinde tekrarlayan bağlaçlarla söz bulur. Modernist
    özellikleriyle akla hemen T.S. Eliot şiirini getiren “Borgio Verezzi’ye
    Dönüş” şiiri Hoi’in uzaklaşmak zorunda bırakıldığı geçmişiyle kurmaya
    çalıştığı bağ olarak da okunabilir.

    “Kahvaltı”
    şiirinde de Hoi Elbruz Dağı’na karşı Londra’yı koyar kahvaltı
    sofrasına. Sonucu duyduğu yalnızlık ve tadını alamadığı bir
    kahvaltıdır. “Lirik” te ve “Çöküntüye Kadar” da Hoi iletişimin en
    katıksız halini sessizlik ya da susuş olarak sunar bize.

    Yazı ve "Borgio Verezzi" ile "Kahvaltı" adlı şiirler, daha önce, Cumhuriyet Gazetesinin 3 Ağustos 2006 tarihli Kitap ekinde yayımlandı. "17. Lirik" ve "Çöküntüye Kadar" şiirleriyse ilk kez yayımlanıyor. Kaynak: Edges
    of Poetry: Selected Poems of Esmail Khoi, A Parallel Text. Translated
    from the Persian with an introduction by Ahmad Karimi-Hakkak and
    Michael Beard
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    Esmail Khoi Empty Geri: Esmail Khoi

    Mesaj tarafından Admin Paz Nis. 26 2009, 13:58

    17. Lirik

    şarkıdır gece yarısı bize, evet
    sessiz bir şarkıdır bize gece yarısı.

    söz yok aramızda;
    ve ergin aşkımız bizim
    bakıştır ve kucaklaşma...

    söz yok aramızda.
    koynunda onun,
    upuzun bir öpüşmeyle sonsuzluğu anlatırız;
    ve aşk çiçek açar sessizlikte.
    Tahran, 1972



    Esmail Hoi
    Farsça orijinalinden ve İngilizce çevirisinden karşılaştırmalı çevirenler
    M. Bülent Kılıç ve Mine Özyurt Kılıç
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    Esmail Khoi Empty Geri: Esmail Khoi

    Mesaj tarafından Admin Paz Nis. 26 2009, 13:58

    Çöküntüye Kadar

    belki susuş ve çürüyüş
    yalnızca...
    ama
    daima
    bir şey
    uyanık kalır:

    belki susuş ve çürüyüş
    yalnızca;
    ve yıldız güveleri
    tavanındadır gecenin.
    Tahran (1351)

    Esmail Hoi
    Farsça orijinalinden ve İngilizce çevirisinden karşılaştırmalı çevirenler
    M. Bülent Kılıç ve Mine Özyurt Kılıç
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    Esmail Khoi Empty Geri: Esmail Khoi

    Mesaj tarafından Admin Paz Nis. 26 2009, 13:59

    Borgio Verezzi’ye Dönüş



    o aynı tünelin karanlık ağzında...

    kısacık bir an bir tabuta dönüşüyor tren,

    ve, sonra, tarifsiz duygular,

    ve, sonra, bütün renklerin mat uğultusu

    yeşil-mavi bir hatta

    yayılıyor sessizlikte.

    ve ansızın engebeli çalılıklar...



    ve, sonra,

    hazırlıksız soğukluğu turistaneliğin,

    başıboş sahillerin görüntüsü;

    ve o mercan adası

    kasvetli, solgun bir zemin üzerinde;

    ve o aşık iki kaya

    büyülenmişler gibi birbirlerinden

    öylece kıpırtısız

    büyülenmişler gibi

    öylece şaşkın

    granitler!..



    ve, sonra, uyanışımın apaçık gerçekliği...

    imgelerin kesintiye uğrattığı bir uykuda,

    uçuşup dururlarken

    o akıcı metnin her satırına

    noktalar koyan

    martıların çığlıkları...



    ve, sonra, hoş bir kahve kokusu,

    ansızın görünüp silinen bir sokağın

    kaypak uzamında...



    ve, sonra,

    - “vardık” dedi,

    “yağmurluğun nerede?”

    ve saçlarının şemsiyesi

    gün ışığı yağmuru oldu

    o gece

    omuzlarımda.



    ve, sonra, ...

    “gençlik çağlarımın şahidi sevgili...”

    Hafızcığım!

    görüyor musun?

    ben de

    yeniden aşığım işte

    yaşlılıkta,

    ve bu yüzden de deliyim.



    ve, sonra,

    az kalsın büyük annem belirecekti

    ufarak yaşlı kadının bakışlarında...

    eğer yere oturmuş haldeyken

    çarşafı başının üzerine örtülü olsaydı,

    ve farsça bilebilseydi

    ve gözlüğünü

    kur’an okuduğu zamanlar

    yukarı kaldırıyor,

    gözyaşlarını

    başörtüsünün kenarıyla siliyor,

    ve cüzleri ezbere biliyor olsaydı ...



    demişti ki: “nereye dedin?”

    demiştim ki, yani diyorum ki: “İran! dedim.”



    ve, sonra, Furuğ Ferruhzad diyor ki:

    “ dedim: tırışkadan kafiye ha!..”

    diyorum:

    “hayır! acımın kız kardeşi, hayır!

    yalnızca yıkıntıya kafiye düşürmeli

    yalnızca yıkıntıya...”



    ve, sonra, tekrar korkutuyordum büyükanneyi.

    diyordum:

    “rüyamda son imamın

    çölden yeniden geldiğini gördüm,

    başsızdı

    ve boynu

    kan fışkıran bir fıskiye gibiydi

    eminim,

    atı Zulcenah

    kılıcı da Zülfükar’dı.



    ve kuşkusuz

    onun sayısız ümmetinden hiç kimse

    doğruluğa ve dürüstlüğe inanmıyordu

    ve kılıcından çakan şimşekler

    korkunun karanlık ufuklarını

    sessiz patlamalarla aydınlatıyordu

    ve onu karşılamak için yaşayan bu insanlardan

    bütün dünyada tek bir kişi kalmayıncaya kadar

    öldürmeye devam ediyordu.”



    ve, sonra, büyük annenin gözlüğünün camları

    gözyaşlarından yeniden buğulandı.



    Ve, sonra, trendeki yaşlı kadıncığı,

    sanki büyük annemmişçesine

    yeniden korkutmaya başlamak istiyorum.

    diyorum ki:

    --“ben rezil insan kabilesindenim.”

    diyor ki:

    “come?”

    diyorum:

    “yamyamlar

    tarih ormanımın derinliklerinden

    başlarını kaldırdılar

    ve içimden

    kanımı daha bir bozdular;

    ve yöremi

    töremle;

    ve ülkümü

    inancımla;

    inancımı

    insanımla;

    insanımı

    canımla...

    daha bir bozdular.



    ah, bu zehirler ta köklerdendir ve bu kez

    yaprağa doğru yaklaşıyor.



    başkalarından yakınmak yersiz bu kez.

    yüreğin derinliklerinden de

    ölümün kokusu yükseliyor.



    hayır!

    yakınmak boşuna ondan bundan

    bu kez

    o tüy düşmanın okuna kanat oluyor

    ve düşmanın keserinin gücü

    aşkımızın

    yepyeni bir rüzgarla havalanan kanatlarını

    kırdı

    o keser ki

    bizim kanatlarımızdan türemiştir

    ve yine

    celladıdır kanatlarımızın...”



    kendi halim ve hayalimce diyordum;

    ama yaşlı kadıncık da yine “come?” diyordu.



    diyorum:

    “ama kültür bavulunu da yanımda getirdim”

    diyor ki:

    “ma, che lingua e questa?”

    o zaman anlıyorum ki

    yaşlı kadıncık büyük anne değil.

    şiir ve rüya da nedir

    bilmiyor.



    ve sonra kendi halim ve hayalimce diyordum ki:

    --“önce deniz, sonra bütün öteki şeyler

    ve bütün öteki kimseler,

    bütün öteki yerlere...

    kitaplarımızı da kaybetmeyeceğiz bu kez!”



    ve, sonra,...

    ah.....a...... aynı yerdi

    saçlarını kokladığım

    gözlerini öptüğüm

    ve göğüslerini

    ilk kez göğsümde hissettiğim yerdi.



    o lekemsi bulutu

    damlatmayı düşünüyordum ayın hilalinden

    ve ressamsız bir şaheseri

    bir yıldız prangasıyla duvara bağlamayı

    geceleyin...



    ve, sonra

    bir dağın ruhundan daha hüzünlü

    ve daha karanlık olabileceğim bir zamanda

    kendine özgü bir gülme biçimi olan aşk

    yanardağımsı hareketlerle kasılan

    bir ağız oldu

    mutluluktan.



    Ve, sonra,

    -güneş tanıktır-

    düşman denizlerden geçtim

    bir damla bile ıslanmadan



    ve, sonra,

    baktım

    yeniden hazırlanıyor dalgaların kedisi

    ayaklarıma sürtünerek,

    ve sevgilinin kokusuyla

    denizin koynundan yükselen koku aynı

    ve sonra seviyordum

    öylece kalçalarını ve göğüslerini o şirret kadının

    baştan ayağa!





    Ve, sonra,

    bakamaz oldum kendime,

    hayır,

    bakamaz oldum kendime

    çünkü biliyordum ki

    yaşlanmayan bütün bunlar arasında

    yalnızca bendim yaşlanan

    yirmi yıl daha.

    Borgio Verezzi 1984
    Esmail Hoi
    Farsça orijinalinden ve İngilizce çevirisinden karşılaştırmalı çevirenler
    M. Bülent Kılıç ve Mine Özyurt Kılıç

      Forum Saati Perş. Mayıs 02 2024, 10:56