YAŞAMAK BİR AĞAÇ GİBİ TEK VE HÜRİstanbul’un
işgalinin ilk günlerinde Nazım Hikmet, şehirde kurulan
küçük çetelerden birine katılmış, karanlık
çöktüğünde Beyoğlu’ndaki binaları
örten yabancı bayrakları söküp kaçıyor sonra
oturup coşkulu direniş şiirleri yazıyordu.
İstanbul
boğazının suları, üzerinde gezinen İngiliz, Fransız, İtalyan
bayraklı gemilerden görünmez olmuştu. Şehri tanımayanlar daha
birkaç gün önce bu gemilerden inip, sokaklara yerleşen
yabancı askerleri, İstanbul’un gerçek sahipleri
sanabilirlerdi. Oysa şehrin gerçek sahipleri evlerine
çekilmiş, sessizce hınçlarını
büyütüyorlardı. İstanbul işgal edilmişti. Anadolu ise
onun için direniyordu. İmparatorluğun dört bir yanından
Anadolu’ya kaçan insanlar direnişe katılıyordu. Direnişe
katılmak için yola çıkanlar arasında dört
genç şair de vardı. Sirkeci’den kalkan Yeni Dünya
vapuruna gizlice binmişlerdi. Tarih 1 Ocak 1921’di.
Aslında
ne ölmesini biliyorlardı, ne de öldürmesini. Ama uzakta
değil kendi evlerinde yenilgiyi tatmış olmanın
üzüntüsü, kırılan gururları onları bu vapura
bindirmişti. İşgalin ilk günlerinde bu genç şairlerden
biri, adı Nazım olan şehirde kurulan küçük
çetelerden birine katılmıştı. Karanlık
çöktüğünde, Beyoğlu’ndaki tüm binaları
baştanbaşa örten yabancı bayrakları söküp
alıyordu… Sonra ıssız sokaklardan koşar adım evine gidiyor,
masasının başına oturuyor, coşkulu direniş şiirleri yazıyordu.
1920’nin son günlerinde yazdığı Gençlik
adlı şiiri tüm Osmanlı gençlerini savaşmaya
çağırıyordu. Beyoğlu’na bayrak sökmeye çıktığı
gecelerden birinde az daha yakalanacaktı. O gece daha büyük
riskleri göze almanın zamanı geldiğini anladı.
İnebolu’ya
geldiklerinde dört arkadaş vapurdan indiler. O günlerde
İnebolu, Kurtuluş Savaşı’na katılmak için Anadolu’ya
gitmeye çalışanların ilk durağıydı. Burada direnişe katılmak
için Almanya’dan gelen gençler, sosyalizmi
savunuyor, Türkiye’nin Misak-ı Milli sınırlarını ilk tanıyan
ülke olarak Sovyetler Birliği’nden övgüyle
söz ediyorlardı. Bunlar Osmanlı’nın genç şairleri
için yeni bilgilerdi.İnebolu’daki
genç şairlere Ankara’dan bekledikleri haber tam beş
gün sonra geldi. Ancak gelen haberde sadece iki kişi için
izin verildiği bildiriliyordu:
YAŞAMAK BİR AĞAÇ GİBİ TEK VE HÜR
İstanbul’un işgalinin ilk günlerinde Nazım Hikmet, şehirde kurulan küçük çetelerden birine katılmış, karanlık çöktüğünde Beyoğlu’ndaki binaları örten yabancı bayrakları söküp kaçıyor sonra oturup coşkulu direniş şiirleri yazıyordu.
nazım hikmet ranİstanbul boğazının suları, üzerinde gezinen İngiliz, Fransız, İtalyan bayraklı gemilerden görünmez olmuştu. Şehri tanımayanlar daha birkaç gün önce bu gemilerden inip, sokaklara yerleşen yabancı askerleri, İstanbul’un gerçek sahipleri sanabilirlerdi. Oysa şehrin gerçek sahipleri evlerine çekilmiş, sessizce hınçlarını büyütüyorlardı. İstanbul işgal edilmişti. Anadolu ise onun için direniyordu. İmparatorluğun dört bir yanından Anadolu’ya kaçan insanlar direnişe katılıyordu. Direnişe katılmak için yola çıkanlar arasında dört genç şair de vardı. Sirkeci’den kalkan Yeni Dünya vapuruna gizlice binmişlerdi. Tarih 1 Ocak 1921’di.
Aslında ne ölmesini biliyorlardı, ne de öldürmesini. Ama uzakta değil kendi evlerinde yenilgiyi tatmış olmanın üzüntüsü, kırılan gururları onları bu vapura bindirmişti. İşgalin ilk günlerinde bu genç şairlerden biri, adı Nazım olan şehirde kurulan küçük çetelerden birine katılmıştı. Karanlık çöktüğünde, Beyoğlu’ndaki tüm binaları baştanbaşa örten yabancı bayrakları söküp alıyordu… Sonra ıssız sokaklardan koşar adım evine gidiyor, masasının başına oturuyor, coşkulu direniş şiirleri yazıyordu. 1920’nin son günlerinde yazdığı Gençlik adlı şiiri tüm Osmanlı gençlerini savaşmaya çağırıyordu. Beyoğlu’na bayrak sökmeye çıktığı gecelerden birinde az daha yakalanacaktı. O gece daha büyük riskleri göze almanın zamanı geldiğini anladı.
İnebolu’ya geldiklerinde dört arkadaş vapurdan indiler. O günlerde İnebolu, Kurtuluş Savaşı’na katılmak için Anadolu’ya gitmeye çalışanların ilk durağıydı. Burada direnişe katılmak için Almanya’dan gelen gençler, sosyalizmi savunuyor, Türkiye’nin Misak-ı Milli sınırlarını ilk tanıyan ülke olarak Sovyetler Birliği’nden övgüyle söz ediyorlardı. Bunlar Osmanlı’nın genç şairleri için yeni bilgilerdi.
İnebolu’daki genç şairlere Ankara’dan bekledikleri haber tam beş gün sonra geldi. Ancak gelen haberde sadece iki kişi için izin verildiği bildiriliyordu:
işgalinin ilk günlerinde Nazım Hikmet, şehirde kurulan
küçük çetelerden birine katılmış, karanlık
çöktüğünde Beyoğlu’ndaki binaları
örten yabancı bayrakları söküp kaçıyor sonra
oturup coşkulu direniş şiirleri yazıyordu.
İstanbul
boğazının suları, üzerinde gezinen İngiliz, Fransız, İtalyan
bayraklı gemilerden görünmez olmuştu. Şehri tanımayanlar daha
birkaç gün önce bu gemilerden inip, sokaklara yerleşen
yabancı askerleri, İstanbul’un gerçek sahipleri
sanabilirlerdi. Oysa şehrin gerçek sahipleri evlerine
çekilmiş, sessizce hınçlarını
büyütüyorlardı. İstanbul işgal edilmişti. Anadolu ise
onun için direniyordu. İmparatorluğun dört bir yanından
Anadolu’ya kaçan insanlar direnişe katılıyordu. Direnişe
katılmak için yola çıkanlar arasında dört
genç şair de vardı. Sirkeci’den kalkan Yeni Dünya
vapuruna gizlice binmişlerdi. Tarih 1 Ocak 1921’di.
Aslında
ne ölmesini biliyorlardı, ne de öldürmesini. Ama uzakta
değil kendi evlerinde yenilgiyi tatmış olmanın
üzüntüsü, kırılan gururları onları bu vapura
bindirmişti. İşgalin ilk günlerinde bu genç şairlerden
biri, adı Nazım olan şehirde kurulan küçük
çetelerden birine katılmıştı. Karanlık
çöktüğünde, Beyoğlu’ndaki tüm binaları
baştanbaşa örten yabancı bayrakları söküp
alıyordu… Sonra ıssız sokaklardan koşar adım evine gidiyor,
masasının başına oturuyor, coşkulu direniş şiirleri yazıyordu.
1920’nin son günlerinde yazdığı Gençlik
adlı şiiri tüm Osmanlı gençlerini savaşmaya
çağırıyordu. Beyoğlu’na bayrak sökmeye çıktığı
gecelerden birinde az daha yakalanacaktı. O gece daha büyük
riskleri göze almanın zamanı geldiğini anladı.
İnebolu’ya
geldiklerinde dört arkadaş vapurdan indiler. O günlerde
İnebolu, Kurtuluş Savaşı’na katılmak için Anadolu’ya
gitmeye çalışanların ilk durağıydı. Burada direnişe katılmak
için Almanya’dan gelen gençler, sosyalizmi
savunuyor, Türkiye’nin Misak-ı Milli sınırlarını ilk tanıyan
ülke olarak Sovyetler Birliği’nden övgüyle
söz ediyorlardı. Bunlar Osmanlı’nın genç şairleri
için yeni bilgilerdi.İnebolu’daki
genç şairlere Ankara’dan bekledikleri haber tam beş
gün sonra geldi. Ancak gelen haberde sadece iki kişi için
izin verildiği bildiriliyordu:
YAŞAMAK BİR AĞAÇ GİBİ TEK VE HÜR
İstanbul’un işgalinin ilk günlerinde Nazım Hikmet, şehirde kurulan küçük çetelerden birine katılmış, karanlık çöktüğünde Beyoğlu’ndaki binaları örten yabancı bayrakları söküp kaçıyor sonra oturup coşkulu direniş şiirleri yazıyordu.
nazım hikmet ranİstanbul boğazının suları, üzerinde gezinen İngiliz, Fransız, İtalyan bayraklı gemilerden görünmez olmuştu. Şehri tanımayanlar daha birkaç gün önce bu gemilerden inip, sokaklara yerleşen yabancı askerleri, İstanbul’un gerçek sahipleri sanabilirlerdi. Oysa şehrin gerçek sahipleri evlerine çekilmiş, sessizce hınçlarını büyütüyorlardı. İstanbul işgal edilmişti. Anadolu ise onun için direniyordu. İmparatorluğun dört bir yanından Anadolu’ya kaçan insanlar direnişe katılıyordu. Direnişe katılmak için yola çıkanlar arasında dört genç şair de vardı. Sirkeci’den kalkan Yeni Dünya vapuruna gizlice binmişlerdi. Tarih 1 Ocak 1921’di.
Aslında ne ölmesini biliyorlardı, ne de öldürmesini. Ama uzakta değil kendi evlerinde yenilgiyi tatmış olmanın üzüntüsü, kırılan gururları onları bu vapura bindirmişti. İşgalin ilk günlerinde bu genç şairlerden biri, adı Nazım olan şehirde kurulan küçük çetelerden birine katılmıştı. Karanlık çöktüğünde, Beyoğlu’ndaki tüm binaları baştanbaşa örten yabancı bayrakları söküp alıyordu… Sonra ıssız sokaklardan koşar adım evine gidiyor, masasının başına oturuyor, coşkulu direniş şiirleri yazıyordu. 1920’nin son günlerinde yazdığı Gençlik adlı şiiri tüm Osmanlı gençlerini savaşmaya çağırıyordu. Beyoğlu’na bayrak sökmeye çıktığı gecelerden birinde az daha yakalanacaktı. O gece daha büyük riskleri göze almanın zamanı geldiğini anladı.
İnebolu’ya geldiklerinde dört arkadaş vapurdan indiler. O günlerde İnebolu, Kurtuluş Savaşı’na katılmak için Anadolu’ya gitmeye çalışanların ilk durağıydı. Burada direnişe katılmak için Almanya’dan gelen gençler, sosyalizmi savunuyor, Türkiye’nin Misak-ı Milli sınırlarını ilk tanıyan ülke olarak Sovyetler Birliği’nden övgüyle söz ediyorlardı. Bunlar Osmanlı’nın genç şairleri için yeni bilgilerdi.
İnebolu’daki genç şairlere Ankara’dan bekledikleri haber tam beş gün sonra geldi. Ancak gelen haberde sadece iki kişi için izin verildiği bildiriliyordu: