ALEVİ CANLAR FORUMU

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
ALEVİ CANLAR FORUMU

ALEVİ CANLAR FORUMU-TASAVVUF ARAŞTIRMA ,PAYLAŞIM

Mayıs 2024

PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
  12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  

Takvim Takvim


    Yunan Mitolojisinde>> İnsan Gerçeği

    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    Yunan Mitolojisinde>> İnsan Gerçeği Empty Yunan Mitolojisinde>> İnsan Gerçeği

    Mesaj tarafından Admin Perş. Mayıs 14 2009, 20:34

    Yunan Mitolojisinde İnsan Gerçeği


    Mitoloji Uygarlıkları ve Yunan Uygarlığı


    Görmekte olduğumuz eski uygarlıklar birer mitoloji uygarlığıdır. Eskiçağ’ı yunan uygarlığına kadarki uygarlık etkinlikleri dönemi ve yunan-latin uygarlığı dönemi olmak üzere ikiye ayırırsak, birinci dönemin kültür değerleri açısından tam tamına mitolojik özellikler gösterdiğini, ikinci dönemin mitolojik düşünceden ussal düşünceye ya da hatta felsefeye geçiş dönemi olduğunu söyleyebiliriz. Mitoloji dönemleri ussal düşüncenin henüz yetkin bir düzeye ulaşmadığı, usun henüz yeterince gelişmediği, imgelemin usa egemen olduğu ya da usun imgelemi denetleyecek güçte olmadığı dönemlerdir. Bu dönemlerde insanla ve evrenle ilgili araştırmalar her zaman olağanın sınırlarını aşan bir takım tasarımlar içinde, ama gene de gerçekçi bir düzeyde, insan ve evren gerçeğini açıklamaya yönelir biçimde, insanın evrendeki yerini,evrenin nereden geldiğini araştıracak biçimde gelişmiştir. Mucize fikri özellikle baskındır, ancak mucizenin altında yatan tam anlamında bir insan araştırmasıdır. Bu fikir mitoloji dönemleri için doğaldır, hatta günümüzde de birçok yönde, birçok bakımdan yürürlükte gibidir.


    Mucize Fikri

    Doğal nedenlerle açıklayamadığımız tüm olgular bize birer mucize olarak görünür. En eski zamanlar bu yüzden mucizelerle dolu zamanlardır. XVII. yüzyılda bile birçok doğa olayı mucize gibi alınmıştır. O dönemde gökkuşağının ne olduğunu anlayamayanlar onu mucize diye nitelendirmişlerdir. Kepler, gezegenleri meleklerin çektiğine inanıyorlardı. Gökbilgisi, elfalı, cincilik, büyücülük Yeniçağ’ın başlarına kadar bilim sayılmıştır. Descartes bile bu alanlarla azçok ilgilenmiştir. Ayrıca dinler her zaman mucizeyi öngörür. Yalnız eski pagan dinleride değil, üç büyük tektanrıcı dinde de, yani Musevi dininde, Hıristiyanlıkta ve İslam inancında mucize vardır. Musa Tanrı’yla konuşur, İsa ölüleri dirildir… Benzer özellikler eski doğu uygarlıklarında da görülmüştür. İleride Buddha olacak olan Bodhisattva tanrıların dördüncü göğünde doğmuştur. Göklerin derinliklerinden dünyaya bakmış, Buddha olup insanları kurtaracağı yüzyılı, kıtayı, krallığı ve kastı belirlemiştir. Kendine anne olarak kraliçe Maya’yı seçmiştir. Maya, böğrüne altı dişli, gövdesi kar beyazı, başı yakut kırmızısı bir filin girdiğini düşünde görmüştür. Hiçbir acı, hiçbir ağırlık duymamış, tersine kendisini rahat ve hafif duymuştur. Tanrılar onun bedeninde bir saray kurmuşlardır. Bodhisattva orada dua ederek vakti saati beklemiştir. İlkyazın ikinci ayında kraliçe bir bahçeden geçerken, yaprakları tavus kuşunun telekleri gibi parlayan bir ağaç ona bir dal uzatmıştır, kraliçe o dalı sessizce almıştır. Bodhisattva o sırada doğrulmuş ve kraliçenin böğrünü yırtmadan onun böğründen doğmuştur.



    Yunan Mucizesi

    Mucizelerin bitmeye yüz tuttuğu yer, ussal düşüncenin kurulmaya başladığı yerdir. Bu defa ussal düşüncenin birden bir pırıltıyla ortaya çıkması insanlara bir mucize gibi görünmüştür. Ussal düşüncenin kurucuları Yunanlılar uzun zaman bir mucizeyi gerçekleştiren insanlar olarak alındılar. Mucizelerin olmadığı bir dünyada yunan mucizesine inanmak bir bilgi eksikliğinin sonucuydu. Kaynağını göremediğimiz zaman en basit bir olgu bize bir mucize olarak görünür, görünebilir. “Yunan mucizesi” yakıştırması eski uygarlıkların, toprağın derinlerine batmış uygarlıkların dünyamıza yeniden doğuşuyla silinmeye yüz tuttu ama tam bırakılmadı. Kazılar unutuşun derinliklerinde kalmış uygarlık ürünlerini ortaya çıkardıkça dikkatimiz yunan öncesine çevrildi. Eski uygarlıkların yeniden doğuşu, yunan uygarlığı mitolojik düşünceden ussal düşünceye geçişi gerçekleştirmiş olmakla mucizeye benzer bir şeyleri duymaktaydı. Jean Voilquin, Sokrates’ten Önce Yunan Düşünürleri adlı kitabına yazdığı giriş yazısının en başında şöyle diyor: “Yunan mucizesi! Özel olarak yetenekli yunan halkının insanlık düşüncesine kazandırdığı büyük ilerlemeler göz önünde tutulunca, büyük ölçüde yıpranmış da olsa bu sözü kullanmak gerekir. Son derece elverişli gelişim koşullarına yerleşen yunan halkı, insanlık düşüncesine etkinliğinin çerçevelerini ve temel ilkelerini gösterdi. Felsefede, tarihte, bilimlerde olsun, çeşitli sanatlarda ve edebiyat türlerinde olsun, yunan halkı her şeyi bir temele oturtmayı ve tam tamına deneysel ve uygulamalı bilgiden uzaklaşarak, her bilginin evrensel kaynaklarına kadar yükselmeyi, büyülerin ve dinlerin tehlikeli koruyuculuğundan kurtulmayı, tüm sorunları ussal düzeyde ele amayı ve kurgusal düşünceye daha sonra da uzaklaşamayacağı yolları açmayı başardı.

    DÜŞÜNCE TARİHİ
    Afşar Timuçin
    Bulut Yayınları
    3. Basım, 2000

    Sf. 155-179 .

      Forum Saati Cuma Mayıs 03 2024, 04:29