ALEVİ CANLAR FORUMU

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
ALEVİ CANLAR FORUMU

ALEVİ CANLAR FORUMU-TASAVVUF ARAŞTIRMA ,PAYLAŞIM

Nisan 2024

PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930     

Takvim Takvim


    Değerlendirmeler !

    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    Değerlendirmeler ! Empty Değerlendirmeler !

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Haz. 01 2009, 18:31

    Avukat Nusret SENEM ve Gazeteci

    Örsan ÖYMEN

    Avukat N. SENEM’le röportaj

    Nusret SENEM, Kahramanmaraş katliamı davasına müdahil avukat olarak katıldı. Avukat SENEM, davanın sonuna kadar mağdurları ısrar ve kararlılıkla savunmuştur.

    Soru: Maraş’ta meydana gelen olaylar Alevi-Sünni çatışması mıdır?


    - Aralık 1978’de meydana gelen Kahramanmaraş Katliamı, çok sayıda Alevi vatandaşımızı hedef almakla birlikte, kesin olarak bir Alevi-Sünni çatışması olarak, bir mezhep çatışması olarak nitelenemez.
    Katliama önderlik eden güçler, olayların başından itibaren, zaman zaman, “Ordu millet el ele”, “Aleviler bir subayı, on eri öldürdü; ne duruyorsunuz; bu silahlarınızı ne zaman kullanacaksınız?” diyerek, askerleri de yanlarına alıp, saldırılarına ortak etme çabası içinde olmuşlardır. Tanık olarak dinlenen subayların, bu ve benzeri beyanları olmuştur.
    Çok sayıda tanık, bazı evlerin tahrip edilmesi ve vatandaşların katledilmesi anında, “Bir Alevi öldürmek 2 defa hacca gitmeye bedeldir” türü, tahrik edici sloganlar atıldığını, mahkemede ifade etmişlerdir. Tahrip edilen evlerde katledilenlerin, çoğunlukla Alevi vatandaşlar olduğu da bir gerçektir. Tahriklerin sonuç verdiği ve bin yıldır bir arada yaşamış insanların, düşman gibi saldırıya uğradığı yadsınamaz.
    Ancak, bütün bunlar, katliamın amacının, bir “Alevi-Sünni çatışması” olduğunu yine de kanıtlamaz.
    Bu olayı, 1970’li yılların siyasi gelişmeleri ve Amerika Birleşik Devletleri’nin 12 Eylül 1980 öncesinde ülkemizi istikrarsızlaştırma, halk kitlelerinin kurtarıcı arar hale getirilmesi ve ülkenin darbe ortamına sürüklenmesi operasyorlarında kullandığı kontr-gerillanın ve onun siyasi örgütü gibi faaliyet yürüten zamanın MHP’sinin, yan kuruluşlarının, iktidar olarak kalmasına asla tahammül edemedikleri solcu Ecevit Hükümetini devirmeye yönelik, isyan hareketi olarak görüyorum. Katliamın, Alevi vatandaşlara yönelmesinin temel sebebi, Kurtuluş Savaşı’ndan itibaren Mustafa Kemal’in aydınlanma hareketini ve CHP tarafından kurulmuş solcu hükümeti desteklemeleridir. Bir diğer sebep de, yoksul Sünni kitlelerin, katliam yapan bir avuç aşağılık CIA çocuğunun arkasına kolayca takılmaya, kandırılmaya uygun görülmesidir.
    Saldırganlar, devlet kuvvetleri aleyhine, Ecevit Hükümeti aleyhine, sloganlar atmışlar, propaganda yürütmüşler ve siyasi talepler ileri sürmüşlerdir.
    Sloganlardan birkaç örnek: “Katil iktidar”,”Katil Ecevit”,”Katil polis”, ”Ecevit’ini çağır, Türkeş karşında”, ”Bizim Türkeş’imiz yanımızda, sizin Karaoğlan nerede?”, ”Komünist Ecevit sizi gelsin kurtarsın”, ”Senin hükümetin gelsin kurtarsın seni”.
    İnsanlar, Başbakan Ecevit kasdedilerek, “Karaoğlan’a kurban ediyoruz” denilerek öldürülmüşlerdir.
    Katliamın öncesinde, kıvılcım çakılması eylemi olarak nitelenebilecek ve Ökkeş KENGER (ŞENDİLLER)’in sanık olarak yargılandığı, Çiçek Sineması’nın bombalanması olayı sonrasında, sağa sola saldıran ülkücü grup, olaya müdahale eden polislere de saldırmıştır. İki solcu öğretmenin, 21 Aralık günü öldürülmesinin ardından, 22 Aralık 1978 Cuma günü yapılan cenaze törenine saldırı olayında polis ve jandarmaya da yoğun şekilde saldırılmıştır. Bu sırada iki polis aracı yakılmıştır. Hatta, polise saldırı o derece yoğunlaşmıştır ki, İçişleri Bakanlığı, isyanı bastırma görevinden polisi tamamen almıştır. Polis, olayların yaşandığı, en yoğun üç gün boyunca, görev dışı kalmıştır. Saldırganlar hiçbir yerde, olayları bastırmakla görevli olan askeri güçlerin uyarılarına, sokağa çıkma yasağına uymamışlar, her yerde, çatışma sonucu, güç şartlarda yenilerek, püskürtülebilmişlerdir. Askere, gerek bütün şehir çapındaki mevzi görev yerlerinde ve gerekse, İl Jandarma Alay Komutanlığı’na, silahlı saldırıda bulunmak suretiyle, karşı koymuşlardır. Bu saldırgan gruptan bazıları, olay anında yakalanmışlardır.
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    Değerlendirmeler ! Empty Geri: Değerlendirmeler !

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Haz. 01 2009, 18:32

    24 Aralık 1978 Pazar günü, iki üç bin kişilik silahlı bir grup Kahramanmaraş Valilik Binası’na; “Müslüman Türkiye”, ”Kahrolsun komünistler”, ”İçişleri Bakanı dışarı”, ”Vali istifa”, ”İçişleri Bakanı’nın kellesini isteriz” diyerek saldırıya geçip, büyük bir tehdit yaratmış ve saldırı, Hükümet binasını korumakla görevli askeri zırhlı personel taşıyıcıların ele geçirilmesine saniyeler kala, uçaksavar mermileri de kullanılarak, son anda önlenebilmiştir. İçişleri Bakanı, Kahramanmaraş Valisi ve Jandarma Alay Komutanı ile diğer güvenlik yetkililerinin tamamının bulunduğu Valilik Binasındaki insanlar, kellesi istenen İçişleri Bakanı ile birlikte, tesadüfen katliamdan kurtulmuştur. Bu saldırının görüntüleri, TRT tarafından, o günlerde sık sık, görüntülü olarak yayınlanmıştır. Bu saldırıda, ön safta grubu yönetenlerden olan ve yaralanıp Kahramanmaraş Devlet Hastanesi’ne götürülen 7-8 militan sır oldu. Olayın suçluları ise, tanık olarak yargının karşısına çıkmakla birlikte, hiçbir zaman, bütün çabalarımıza karşın, bu soruya muhatap olmadılar. Yargılanmadılar.
    Olayın, zamanın Ecevit Hükümetine karşı silahlı kalkışma olduğunu, sanık İmam Mustafa YILDIZ, saldırgan topluluğa karşı yaptığı konuşmada şöyle dile getirmektedir:
    “Bugün burada namaz kılmak caiz değildir. Başımızda komünist ve imansız bir hükümet var. Memleketimizi komünist ve ebücahiller işgal etti. Cuma günü Ulu Cami’yi yıkıp yaktılar. Geçmişte de bu Halk Partisi bizim kitaplarımızı yaktırdı. Hocalarımızı astırdı. Bugün bize düşen görev, çevremizdeki Alevi-Sünni imansızları temizlemektir.”
    Bu sözler, katliamın gerçek amacını özetlemektedir. CHP Hükümetini devirmek ve onu destekleyen Alevi veya Sünni olarak niteledikleri solcuları katletmek. Olayın gelişimi ve ortaya çıkan bütün deliller bunu kanıtlamıştır.
    Nitekim, Kahramanmaraş katliamı davası kararına bakıldığı zaman görülecektir; yargılamayı yapan Sıkıyönetim Mahkemesi de katliamı, doğru olarak; “Hükümete karşı silahlı isyan” ve “Türkiye ahalisini birbiri aleyhine kıtal’e teşvik ve bu teşvik neticesinde kital’in meydana gelmesi” olarak nitelemiştir.
    Av. Nusret SENEM, Av. Ali KALAN, Av. Emcet OLCAYTU ve Av. Barış YİĞİT’ten oluşan büromuz, davanın başından itibaren, olayın nitelemesini doğru yapmıştır. Bu uğurda yürüttüğümüz mücadele, Mahkeme ve Askeri Yargıtay kararında da önemli bir etken olmuştur.
    Artık tarih olan bu olayın doğru olarak anımsamasına katkısı olur düşüncesiyle, sorunuza cevabımı biraz uzun tutmayı tercih ettim.
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    Değerlendirmeler ! Empty Geri: Değerlendirmeler !

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Haz. 01 2009, 18:33

    Soru: Katliamı, faşist-şeriatçı örgütler, tek başına mı gerçekleştirdi? Yoksa perde arkasında gizli örgütler var mıydı? Eğer varsa, bunlar hangi örgütlerdir?

    - Olaylar sonucu, sanık ifadelerinde, tanık beyanlarında, devletin güvenlik görevlilerinin raporlarında, basının olaylara ilişkin haber ve fotoğraflarında, iddianame ve yargılamayı yapan Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi Gerekçeli Kararında, katliamı planlayıp uygulayanlar olarak MHP, Ülkücü Gençlik Derneği ve MİSK gibi yasal olarak kurulmuş parti ve örgütler ile ETKO, Kontr-Gerilla gibi illegal örgütlerin adı geçmektedir.
    O günlerde, şeriatçı kuvvetlerin bu olaya katılması, Alevi düşmanlığı ve tahriklerin etkisi oranında mevzi, örgütsüz ve düzensizdir. Anımsanacağı gibi, bunların en önemli temsilcileri, Yörükselim Mahallesindeki katliamda 7-8 kişinin hunharca öldürülmesinden sorumlu tutulup idam cezası Askeri Yargıtay’ca da onanan Mahmut DOĞAN (Sakallı Hoca)’dır.
    Yapılan yargılamalar neticesinde MHP ve diğer ülkücü kuruluşlar hakkında suç duyuruları reddedildi. Sıkıyönetim Mahkemesi ortaya çıkan kanıtları görmezden geldi. Yeterli kanıt bulunmadığını ileri sürdü. Mahkeme, sanıkların olay tarihlerinde MHP’ye kayıtlı olduğu konusunda araştırma yapılması taleplerini reddettiği halde, “(Sanıkların) üye olduklarına dair dava dosyasında herhangi bir bilgi bulunmadığından; müdahil vekillerinin adı geçen parti hakkında C. Başsavcılığına başvurması konusunda istemlerinin reddine” karar verdi.
    1980 Ağustos ayında Ecevit Hükümeti’nin istifa edip, MHP’nin dıştan desteklediği Demirel başkanlığında sağcı hükümetin kurulması ile değişen siyasi ortam, sözünü ettiğimiz diğer kuruluşlar ve ETKO ile Kontr-Gerilla sorumluları hakkında bir adım atılmasına olanak tanımamıştır. 12 Eylül ile birlikte de olayın failleri, koruma zırhına kavuşmuşlar, idam cezası onananlar ise, o dönemde solcu idam hükümlülerine uygulanan yoğun infazlara rağmen, idam edilmekten kurtulmuşlardır
    .
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    Değerlendirmeler ! Empty Geri: Değerlendirmeler !

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Haz. 01 2009, 18:34

    Soru: Katliam 5-6 gün boyunca sürdü. Uzun sayılabilecek bu süre içinde güvenlik güçleri katliamı niçin önleyemedi? Bu, faşistlerin üstünlüğünden mi, güvenlik güçlerinin taraf tutmasından mı kaynaklandı?

    - Katliam, 19. 12. 1978 günü Çiçek Sinemasına bomba atılması, 21. 12. 1978 günü iki devrimci öğretmenin öldürülmesi ve 22. 12. 1978 günü cenaze kortejine toplu katliam yapılması amacıyla saldırılması ile, 23. 12. 1978 tarihinde tek tek saldırılar şeklinde sürerken, bu tarihten itibaren şehir çapında, silahlı isyan hareketine dönüşmüştür. Çevre ilçe ve köylerde yapılan propagandalar sonucu, sokağa çıkma yasağı ilan edildiği halde, binlerce insan Kahramanmaraş’a yığılmış ve Maraş’ın bütün mahallelerinde planlı, askeri düzen içinde, aralarında parola ile irtibat kurulduğu bilinen taarruzlar yapılmıştır. Önceden işaretlenen evlere ve mahallelere saldırılmıştır.
    Bu saldırıların önlenememesi ihtimalini düşünmüyorum. Hükümeti devirmek isteyen, İçişleri Bakanı’nın kellesini isteyen ve katliamı yapan güçler, devlet güvenlik kuvvetleri içine de yuvalanmış, ABD’nin kontrol ettiği ve kullandığı güçlerdir. Yasadışıdırlar. Nitekim, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra, bu güçlerin, darbe ortamı yaratılması için, olayları planladıkları ve katliamın boyutlarının büyük olması için çalıştıkları anlaşılmıştır. Ancak, güvenlik kuvvetlerinin esas gövdesi, yukarıda da açıkladığım gibi, yasadışı organizasyonlarla ilişkide olmamıştır. Hatta isyan eden saldırgan güçlerin hedefi olmuşlardır. Katliamı, bu yasal askeri kuvvetler bertaraf etmiştir
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    Değerlendirmeler ! Empty Geri: Değerlendirmeler !

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Haz. 01 2009, 18:50

    Soru: Katliamdan önce gerçekleşen bazı saldırı ve cinayetler, Maraş’ta bir katliam olacağının belirtileriydi. Maraş Valiliği, Emniyeti, İstihbaratı neden önceden önlem almadı?

    - 15 Nisan 1978’de ortaya çıkarılan ETKO örgütü, birçok provokasyon aleti ile - üzerinde, hangi MHP’linin ev ve işyerine atılacağı yazılı bombalarla- yakalandılar. Bu örgüt militanları, Adana Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde, bizlerin de müdahil vekilleri olarak katıldığımız davalarda ağır cezalar aldılar. Şahin BORU, Muhittin İLHAN, Ahmet BAĞCI adlı sanıklar hatırlanabilir.
    Bu kişilerin yakalanması, katliamın ve silahlanma faaliyetlerinin sekiz ay kadar ertelenmesine neden olmuştur. Olayların öncesinde Maraş polisinin etkin çabası, bütün sağ partilerin yoğun saldırılarıyla karşılaştı. Ecevit hükümeti ise, dirayetli bir tutum izlemek yerine, ülkücü saldırganları yatıştırmaya çalıştı. Yaptıkları yalan propagandadan yılgınlığa kapıldı. Aleni olarak yapılan katliam hazırlıklarını dahi görmezden geldi. Olay olmasın diye adeta dua eder duruma düştü. Bu sebeplerle, olayların önceden bilinmediği, hazırlıkların tespit edilemediği görüşü gerçeklerle bağdaşmıyor. ETKO soruşturması, Yüzbaşı M. Ali ÇEVİKER ile Ökkeş ÇOKUÇKUN’un, Kahramanmaraş’ta silahlanma faaliyetinde bulunduklarına ilişkin bilgiler ve daha onlarca olgu, emniyet güçleri tarafından bilinmektedir. Ancak, siyasi iradenin zaaf içinde oluşu nedeniyle, katliam bağıra bağıra gelmiştir.
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    Değerlendirmeler ! Empty Geri: Değerlendirmeler !

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Haz. 01 2009, 18:51

    Soru: Katliamda yaşamını yitirenlerin ve yaralananların öyküleri acıklıdır. Bunlar içinde sizi en çok etkileyen olay hangisidir?

    - O tarihte, insanların kanını donduran vahşet örnekleri vardır. Maraş’ta yaşananlar, tarih kitaplarında okuduğumuz bu tip olayların çağımızda da, irtica ve faşist ideolojiden etkilenen kişiler tarafından, olanca acımasızlığı ile yaşatıldığını gösteren ve asla son olmayan örneklerden birisidir.
    Musa SUNA’nın gelini Esma SUNA, karnında 8 aylık çocukla kurşuna dizilmiştir. Doktorlar, anne karnındaki 8 aylık çocuğun da kurşunlanmış olarak çıkarıldığını otopsi raporunda belirtmişlerdir!
    Bir gözü kör olan, 90’lık Cennet ÇİMEN’in diğer gözü tornavida ile oyulmuştur. Sonra vurularak öldürülmüş ve ayaklarına araba tekerleği geçirilerek, başının üzerine tuvalet çukuruna dikilmiştir!
    Kurşunlanarak öldürülen 11 yaşındaki Ali TRAŞ’ın, kol ve bacakları kesilerek, kazana konup yakılmıştır!
    İbrahim BİLMEZ’in iki gözü ama oğlu ve akıl hastası Ali BİLMEZ kurşunlanarak öldürülmüştür!
    Sanık Faruk DOĞRUBAKAN ve Haydar TUT, mağdur Kemal YILDIZ’ı bir tepeye çıkarmışlar ve işin zevkine varmak, iyi nişancı olduklarını göstermek için, arkasından ateş etmişlerdir!
    Müfettiş Süleyman METİN’i öldürenler, karısı ve çocuklarının, cesedinin üzerine atılıp ağlamalarını alkış tutarak, kahkahalar atarak alaya almışlardır!
    Bu olayların, din adına yapıldığı iddialarını doğru bulmuyorum. Bu davranışları savunan bir ahlak ve din olacağına inanmam mümkün değildir. Bu vahşetin sergilenmesinin ancak kontr-gerilla teorisinde yeri vardır. ABD’li kontr-gerilla uzmanlarının yayınlanmış kitaplarında, halka yapılacak vahşetin derecesinin büyüklüğü, halkı gerilladan uzaklaştıracak önemli bir kontr-gerilla taktiği olarak övülür.
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    Değerlendirmeler ! Empty Geri: Değerlendirmeler !

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Haz. 01 2009, 18:52

    Soru: Katliamla ilgili ilginç anınız var mı?

    - 1979 Haziran ayında başlayan duruşmalar, 8 Ağustos 1980 günü kararla neticelendi. Duruşmalar sırasında, asla unutamayacağımız olaylar yaşadık. Haftanın beş günü sürekli devam eden duruşmalar boyunca, duruşma salonunda ve dışarıda, 45 gün süren, Kahramanmaraş mahalle ve ilçelerinde yaptığımız keşifler sırasında asla belleğimizden silinmeyen anılar var. Bir gün bunları yazma fırsatı bulacağımızı umarım. Burada acı bir iki anıya yer vermekle yetinelim. Adana’da herkesin, efendiliği ve bilgisi ile üzerinde saygı uyandırmış olan Av. Halil Sıtkı GÜLLÜOĞLU öldürüldü. Adana Kapalı Spor Salonunda süren duruşmalar sırasında, sanıklar tarafından linç edilmekten son anda kendi çabası ile kurtulmayı başaran Halil abi, evinin önünde, arabasına bindiği sırada, ülkücü saldırganların kurşunlarına hedef olarak yaşama veda etti. Onu asla unutamam.
    Av. Barış YİĞİT, Av. Ali KALAN, Av. Nusret SENEM, Av. Emcet OLCAYTU, duruşma salonunda sayısız kez saldırıya uğradıktan sonra mahkeme, kapalı salonun müdahil kürsüsünün hemen yanında bir merdiven kurdurdu. Spor salonunun tribünlerine çıkarak saldırıları defetmiş sayıldık. Bir kara mizah örneği olarak anımsarız.
    Biz, bu dava ile bir hukuk cephesi açarak mücadele ettik. Ancak çok üzülerek söylemek gerekirse, solun 49 parçaya bölünmüş diğer kesimleri ve bazı sol çevreler, bu kavgayı sürekli küçümsediler. Bizleri, sıkıyönetim ve katliamcıların adaletine alet olmakla eleştirdiler. Hukuk cephesindeki mücadelenin önemsenmemesi yanlıştı. Onların dediklerine biz de katılsaydık, katliamın gerçekleri ortaya çıkarılamazdı. Bu mücadele, aslında tehlikeli ve zor işti. Ölüm göze alınarak sonuna kadar gidilmişti. Av. Ahmet ALBAY, Av. Ceyhun CAN, Av. Halil GÜLLÜOĞLU bu davadaki rolleri nedeniyle, o günlerde katledildiler. Onları minnetle anıyorum. Mağdurlar, ölenlerin yakınları, son dakikaya kadar bizleri desteklediler. Onlarla, adeta tek yürek gibiydik. Olağanüstü zor ve tehlikeli günleri omuz omuza yaşadık ve başardık.

      Forum Saati Cuma Nis. 26 2024, 13:56