ALEVİ CANLAR FORUMU

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
ALEVİ CANLAR FORUMU

ALEVİ CANLAR FORUMU-TASAVVUF ARAŞTIRMA ,PAYLAŞIM

Nisan 2024

PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930     

Takvim Takvim


    Alevilik-Bektaşi Sözlüğü > C-Ç

    alevi-veysel
    alevi-veysel
    çalışkan üyeler


    Mesaj Sayısı : 999
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    Alevilik-Bektaşi Sözlüğü > C-Ç Empty Alevilik-Bektaşi Sözlüğü > C-Ç

    Mesaj tarafından alevi-veysel Çarş. Haz. 03 2009, 20:40

    Alevilik-Bektaşi Sözlüğü > C-Ç
    CÂFÎ: Cefâ çektiren, eziyet eden.
    CÂH: İtibar, makam, mevki.
    CÂHİLİYYE: Kelime olarak cahilliğe ait mânâsına gelir. Terim olarak İslâmiyetten önceki putperest dönemi ifade eder.
    CAHÎM: Cehennem.
    CÂİL: “Ceale” kökünden yaratıcı, yapıcı.
    CÂİLU’N-NÛR: Nûr’un yaratıcısı.
    CÂİZE: Armağan, övücü şiirleri için eskiden şairlere devlet büyükleri veya aşiret büyükleri tarafından verilen para veya mal.
    CA’L: Yapma, meydana getirme, yaratma.
    CA’LÎ: Sahte, yapmacıklı, düzme.
    CÂLİB-İ DİKKAT: Dikkat çekici.
    CÂMİ: 1. Toplayan, derleyen. 2. İçerisinde namaz kılınan ve mescidden büyük olan ibadethane.
    CÂMİD: 1. Donmuş, hareketsiz. 2. Gelişmeyen, gelişme kabiliyeti olmayan.
    CÂNİB: Cihet, yön, taraf, yan.
    CÂRİYE: 1. Savaşta gayr-i müslimlerden esir olarak alınan kız ve kadınlar. 2. Hizmetçi kız.
    CÂY-İ İŞKÂL: Güçlük, zorluk, müşkülât noktası.
    CÂZİBE: Cezbeden, çeken, yer çekimi.
    CÂZİBE-İ FÂNİYE: Geçici güzellik, fânî güzellik.


    CÂZİBE-İ MUTLAKA: 1. Mutlak çekici kuvvet. 2. Yegane çekici kuvvet. 3. Geçici güzelliğin zıddı olan ebedî güzellik.
    CÂZİBE-İ UMÛMİYYE KANUNU: Yerçekimi kanunu.
    CEBÂBİRE: Cebredenler, zorbalar, zâlimler.
    CEBBÂR: 1. İlâhî isimlerdendir. Dilediğini yapan, kudret ve güç sahibi Allah. 2. Zalim, müstebit kişi. 3. Gökyüzünün güneyinde bulunan bir yıldız kümesi.
    CEBBÂRÂNE: Cebbârcasına, zorbalıkla.
    CEBEL: Dağ.
    CEBR U İKRAH: Zorlama ve baskı yapma.
    CEBR-İ MAHZ: Sırf cebir, mutlak cebir.
    CEBRİYYE: Cüz’î iradeyi inkâr eden mezhep.
    CEDİD: Yeni.
    CEHD: Çalışma, çabalama.
    CEHELE: Cahiller.
    CEHL U DALÂLET: Cehalet ve sapıklık.
    CEHL: Bilmezlik, cehalet.
    CEHR: Açıktan söyleme, açık olarak okuma.
    CELÂDET: Kahramanlık, yiğitlik.
    CELÂL: Büyüklük, ululuk. Zü’l-celâl: Celâl sahibi Allah.
    CELÂL-İ KİBRİYÂ: Allah‘ın büyüklüğü.
    CELB-İ MASLAHAT: İyilik, dirlik ve düzeni sağlayıcı, fayda getirici.
    CELB-İ MENFAAT: Menfaat celbedici, çekici, fayda sağlayıcı.
    CELDE: Kamçı ile vücuda vuruşlardan her bir vuruş. (Fıkhî ıstılah)
    CELÎ: Aşikar, belli, parlak, açık.
    CEM U TEVFİK: Toplama ve uygunlaştırma, uzlaştırma.
    CEMAAT: Topluluk, imam arkasında namaz kılan topluluk.
    CEMAAT-I NÂCİYE: 1. Cehennemden kurtulacak ehl-i sünnet cemaatı. 2. Selâmete, kurtuluşa erecek cemaat.
    CEMÂDÂT: Cansızlar.
    CEMÂL: 1. Allah‘ın lütf ve ihsan sıfatıyla tecellisi. 2. Yüz güzelliği.
    CEMÂL-İ HAK: Allah‘ın güzelliği ki, müminler cennette onu temaşa edeceklerdir.
    CEMÂLULLAH: 1. Allah‘ın cemâlı, Allah‘ın güzelliği. 2. Allah‘ın lütfu ihsaniyle tecellisi.
    CEMEL: Deve.
    CEM’-İ KILLET: Arapça’da türlü vezinlerde cemileri olan isimlerin, bu cemilerinden dokuzdan aşağı mahsus olanları.
    CEM’İ MAHLUKÂT: Bütün yaratıklar.
    CEMM-İ GAFÎR: Büyük cemaat, insan kalabalığı.
    CENÂBET: 1. Gusül abdesti almayı gerektiren durum. 2. Gusül gerektiği halde henüz gusül yapmamış kimse.
    CENAH: 1. Yan taraf, cihet. 2. Kol, pazu. 3. Kanat, kuş kanadı.
    CENNATU’N-NAÎM: Naîm Cennetleri, nimetlerle dolu olan cennetler.
    CERAD: “Cerâde”nin çoğulu. 1. Çekirgeler. 2. Yağmacılar.
    CERH: Yaralama, yaralatma, çürütme.
    CERİME: “Cürm”ün çoğulu. Suçlar, günahlar.
    CESTE CESTE: Bölüm bölüm, yavaş yavaş.
    CEVAD-I MUTLAK: Şarta bağlı olmaksızın çok ihsanda bulunan, cömertlik eden Cenab-ı Allah.
    CEVAHİR: Cevherler, çok değerli olan şeyler.
    CEVÂMİU’L-KELİM: Kelimeler topluluğu.
    CEVÂRİH: “Cerh”den yaralayanlar, yırtıcı hayvanlar, yırtıcı kuşlar.
    CEVAZ: İzin, müsaade, caiz olma.
    CEVELAN: Dolaşma, gezme.
    CEVF: 1. Boşluk, oyuk, çukur. 2. Orta yarı.
    CEVHER: 1. Varlığı için başkasına muhtaç olmayan. 2. Bir şeyin özü.
    CEVR Ü ZULM: Ezâ ve zulüm.
    CEVR: Ezâ, eziyet, haksızlık, sitem.
    CEYB: Yakanın göğüs üzerindeki açık yeri.
    CEYŞ-İ USRET: Güçlük ordusu.
    CEYYİD: İyi, güzel, hoş.
    CEZÂLET: Rekaketsizlik, peltek kekeme veya pepe olmayış.
    CEZÎRETÜ’L-ARAB: Arap yarımadası.
    CEZM: 1. Kesin karar, niyet. 2. Kesme, katı.
    CİBAYET: Câbîlik, vergi, gelir toplama.
    CİBİLLİYET: Huy, yaratılış.
    CİBRİL: Dört büyük melekten biri, vahiy meleği olan Cebrail.
    CİBT VE TAGUT: Haç ve put. Allah‘tan başka canlı cansız mabut edinilmiş şeyler.
    CÎD: Boyun.
    CİDD: 1. Bir işi gerçekten çalışıp işleme. 2. Ciddilik.
    CÎFE: Lâşe, leş.
    CİHAD: 1. İslâm için düşmanla yapılan maddî, manevî savaş. 2. Nefisle yapılan her türlü mücadele.
    CİHAD-I EKBER: 1. Büyük savaş. 2. Benlikle savaş.
    CİHANŞÜMÛL: Cihânı içine alan.
    CİHAZ: 1. Çeyiz ve avadanlık. 2. Cenazenin kaldırılması için gerekli olan eşya.
    CİHET: Yön, taraf.
    CİM SECÂVENDİ: Kur’ân-ı Kerim’deki durma yerlerinden biri. Bu secâvendde durmak veya geçmek caizdir.
    CİMA: İnsanların cinsî münasebetleri.
    CİNÂS: Münasebet, benzeyiş. Birçok mânâlara yorulabilen söz. İmalı, telmihli söz. Telaffuzu aynı anlamı ayrı olan kelimelerin bir söz içinde kullanılması.
    CİNNET: Delilik, çılgınlık.
    CİNS-İ KARÎB: Yakın cins.
    CİRM: 1. Cisim. 2. Büyüklük, hacim cirmi ne kadardır?
    CİSR: Köprü.
    CİSR-İ Cehennem: Cehennem köprüsü.
    CİZYE: Müslüman olmayan teb’a-dan alınan vergi.
    CÛD: Cömertlik. Karşılık beklemeden yapılan cömertlik.
    CÛDİ: Şırnak şehrinin 6 kilometre güney doğusunda bulunan büyük bir dağ.
    CUHÛD: Çıfıt, yahudi.
    CUMHÛR: Halk, kalabalık, ahâlî, çoğunluk.
    CUMHÛR-İ MÜFESSİRÎN: Müfessirler topluluğu, müfessirlerin çoğunluğu.
    CUMHÛR-İ UKALÂ: Akıllılar topluluğu. Akıl sahiplerinin hepsi.
    CÜDERÎ: Çiçek hastalığı.
    CÜMLE-İ İSMİYYE: İsim cümlesi.
    CÜMLE-İ MU’TARIZA: Parantez içinde bulunan cümle, açıklayıcı mahiyetteki cümle. Ara cümlecik.
    CÜMLE-İ VECÎZE: Kısa ve öz söz.
    CÜNAH: Günah.
    CÜND: Asker, asker topluluğu.
    CÜNÛD: Askerler.
    CÜNÜB: Gusül abdesti gerekmiş kimse.
    CÜZ-İ MAKSÛM: Bölünmüş parça.
    CÜZ’İ: Az miktar, bir parça.
    ÇÂK: 1. Yarık, yırtık. 2. Yırtmaç.

      Forum Saati Paz Nis. 28 2024, 06:31