ALEVİ CANLAR FORUMU

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
ALEVİ CANLAR FORUMU

ALEVİ CANLAR FORUMU-TASAVVUF ARAŞTIRMA ,PAYLAŞIM

Mayıs 2024

PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
  12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  

Takvim Takvim


    kızılbaşlık nedir ?

    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    kızılbaşlık nedir ? Empty kızılbaşlık nedir ?

    Mesaj tarafından Admin Cuma Mayıs 01 2009, 15:19

    KIZILBAŞLIK


    KIZILBAŞLIK

    Şiiliğin gulat (aşırı) kollarından biridir. Türkiye'deki bağlılarına verilen ad. Başlangıçlarda kırmızı tac giyip, kırmızı sarık sardıklarından dolayı kendilerine Kızılbaş adı verilmiştir. Görünürde şianın 'İsna aşeriye İmamiyye' mezhebinden olmakla birlikte temel inançları bakımından onlara göre çok büyük farklılıklar gösterirler. Şianın bazı kollarının ve bu arada Yemen taraflarındaki Zeydiyye ile İran'daki Caferiyye (İsna aşariye), hatta büyük bir bölümü ile Hindistan'daki İsmâiliye mezheplerine bağlı Şiilerin yorumdan doğan farklılıklara rağmen, temelde- iman konusunda ve özellikle farz ibadetlerde sünnilerden büyük bir fark taşımamalarına karşın, Kızılbaş âlevîleri hem inanç, hem de ibadet bakımından sünnilerden olduğu gibi bu şii mezheplerden de ayrılırlar.
    Türkiye bakımından âlevî denildiğinde ilk akla gelenler de, hep Kızılbaşlar ve onlara çok yakın inanç ve ayinleri taşıyan Tahtacılar'dır. Halk arasında Adana-Mersin-Hatay dolaylarında yaşayan Nusayrîlere de 'alevî' denilmesine karşın, onların da Kızılbaş âlevîlerle bir ilgisi ve uzun boylu ortak yanları yoktur. Nusayrîler apayrı bir kol, hatta İslâm'dan kopmuş apayrı bir dinin bağlısı kimselerdir. Kızılbaşlarla aynı inancı taşıyanlardan İran'da yaşayanlara, halkın çoğunluğunu oluşturan Caferîler'ce yörelerine göre- "Ali Allahî"ler, "Guran"lar, "Gulyailer" gibi adlar verilir ve bağlıları "tekfir" edilir.
    Araştırmacıların, Kızılbaşların kökenini, 'anarşist' ve 'batınî' tutumlarına bakarak bir yanıyla Mazdekîlik ve Babekîlik'e (onlar da kırmızı elbise giyerlermiş); ayinlerini ve kimi âdetlerini gözönünde tutarak diğer yanıyla da Türk Şamanlığına dek uzatmalarına rağmen; inançlarını ifadelendirdikleri ve ayinlerinde de okuyarak ibadet ettikleri "nefes" adlı deyişleri esas alanlarca, Kızılbaşları Erdebiliye tarikatına bağlamak daha tutarlı bir görüş olarak zikredilir.
    Bilindiği üzere Erdebîliye tarikatı, tanınmış İran Hükümdarı Şah İsmail'in atalarından Şeyh Sâfiyuddin tarafından kurulmuş bir "sünnî tarikat" iken, bu soydan ilk saltanat davası güdüp de öldürülen şeyh Şah ibrahim'in oğlu Şeyh Cüneyd zamanında şiiliği benimsemişlerdir. Tarihçiler, bu değişikliğin Şeyh Cüneyd tarafından saltanatı ele geçirmek uğruna, sırf Suriye, Anadolu ve Azerbaycan'daki sii-batınî kolları kendi safına çekmek için yapıldığını belirtirler. Simavnalı Şeyh Bedreddin bağlılarıyla da bağlantı kuran Şeyh Cüneydtin öldürülmesinden sonra yerine geçen ve Erdebil Sûfileri tarafından "tanrının zuhuru" olarak görülen Şeyh Haydardır ki, ilk defa oniki dilimli kızıl taçı giyip, kızıl sarık sarmış ve bağlılarına da, derecelerine göre bu tacı giydirip, bu sarığı sardırmış ve böylece de "kızılbaşlık" olayı ortaya çıkmıştır. Şeyh Cüneyd'in başlatıp da Şeyh Haydar'ın kemâline erdirdiği bu hareket, sonuç vermekte gecikmemiş; nitekim, 1501 yılında Şeyh Haydar'ın oğlu İsmail, Türkmenlerin de desteğini alarak Akkoyunlularla yaptığı savaştan sonra Tebriz'i ele geçirip devletini kurmuştur. O günden beri (en azından Safeviler hanedanının yıkılışına dek) Türkiye Kızılbaşları'nın Safevî Şiasına bağlılığı sürüp gelmiştir.
    Şunu da belirtmek gerekir ki olay, Şeyh Haydar'la kemâle erdirilmiş olmakla birlikte, İran Türkmenleri gibi Anadolu Türkmenleri arasında da bu noktada başlamış değildir. Bu bakımdan, bu hızlı yayılmanın yoğun propagandanın etkisinden öte kimi sebepleri üzerinde de durmak gerekir.
    Gerçekten de, tâ Selçukoğulları döneminden itibaren Anadolu'ya akın etmeğe başlayan ve adlarına destan dizilmesi âdet haline gelmiş olan "Horasan pirleri, rum erenleri, gaziyanı rum, bacyanı rum"lar ele avuca sığmaz bir hareketlilik içinde bulunmakla, yerleşik düzene ve dolayısıyla 'devlet'e bir türlü uyum gösterememiş; uyumsuzluk 'inanç ve davranışlarına da yansıdığından, terkettikleri dinin kimi öğelerine sarılma ve sığınma ihtiyacı sonucunda, ortaya 'karma' bir yapı çıkmış ve nitekim Cengizoğulları'nın Selçukoğulları'nı boyunduruk altına alışı sırasında bu durum "Ahi Mevlevi" kavgası biçiminde şiddetli bir patlamaya yolaçmış, tarikatlar arası bu kavgada çokça kan dökülmüştür.
    Babaî, Kalenderî, Hayderî, Bektaşî, Hurufi adlarıyla anılan ve tamamı batınî tarikatlarla eski dinlerinin karması inançları İslâm inancına katıştırmış olarak taşıyan bu zümreler, kuruluş süreci içinde Osmanlı ile birlikte her yöreye uzanmış, Anadolu'nun ve Balkanlar'ın İslâmlaşmasında büyük rol oynamışlardır. Ancak, devletin tam olgunlaşmasından sonra, üstelik Hacı Bayram Veli gibi kimi önderlerinin kırmızı taç ve sarığı beyaz çuhaya çevirmelerine rağmen, aynı uyumsuzluk yeniden başgöstermiştir. Ki, Şeyh Bedreddin olayı bunların en göze çarpanlarından biridir.
    İşte, İran Şahı I. İsmail'in babası Şeyh Haydar'ın yapmış olduğu iş gerçekte bu potansiyeli iyi değerlendirmek olmuş, bunun sonucunda da bir yanda devlet, diğer yandan kızılbaşlar olmak üzere çekişme sürüp gitmiştir. Ne Sultan II. Bayezid'in başkaldıranları ezişi, ne Yavuz Sultan Selim'in Çaldıran öncesi uyguladığı kırım ve ardından Şah II. İsmail'i mağlup edişi, hiç bir zaman bu içten içe sürüp giden ayrılığı ortadan kaldırmağa yetmemiştir. Kızılbaşlık, yüzyıllar boyu, kırsal kesimde açıktan açığa, kentlerde ise, Bektaşilik kimliğine bürünmüş olarak varlığını sürdürmüştür. Ancak aradaki benzerlikler sebebiyle, Kızılbaşlık ile Bektaşiliği de karıştırmamak gerekir. Bektaşilik her isteyenin girebileceği bir tarikat olduğu halde, Kızılbaşlık yalnızca kızılbaş soyundan gelenlerin bağlı bulunduğu bir mezhep, hatta bir tür din olarak süregelmiştir.
    Nitekim, Kızılbaşlık'ta üç sünnet, yedi farz vardır. Sünnetler: Dilden tevhid kelimesini bırakmamak, kibirlenmemek ve düşmanlık yapmamaktır. Farzlar ise; mezhebin sırrını saklamak, mezheptaşları ile birlikte olmak, yalan ve gıybetten kaçınmak, hizmette kusur etmemek, mürşidine itaat etmek, musahibini görüp gözetmek, halifeden taç ve kisve giymektir. Bir de hepsinin üstünde, "Allah-Muhammed-Ali" üçlemesinin bir gereği ve uzantısı olarak, Ali ve evlâdı konusunda tevella ve teberrada bulunmak; yani Ali ve evlâdını dost bileni dost, düşman bileni de düşman bilmek...
    İnançlarında esas, Ali'yi tanrı tanımaktır. Şehadet kelimelerindeki "Lâilâhe İllallah, Muhammed Resûlullah, Aliyyü Veliyallah, Veliyyü Aliallah" sözleri de bunu açıkça gösterir. Ali, binbir biçimde görünmüş ve halkı şaşırtmıştır. Gerçeği bulabilen bu yüzden çok azdır ve o gerçek de, Allah, Muhammed ve Ali'nin, üçünün bir tanrı olduğudur. Onlara göre, bu üçlemeye rağmen, Ali en üstündür. O, bir yandan Muhammed'in vasisidir, bir yandan Muhammed'in mürşididir, bir yandan da tanrıdır.
    İbadetleri ise, tevil ederler. Sözgelimi, beş vakit namaz 'evvel'e, 'sani'ye, 'natık'a, 'esas'a, 'imam'a işarettir. Namazın tekbir, kıraat, rükû, sücud, tesbih, tahiyye ve selâmı ise, yedi imama delil gibi... Dolayısıyla da bu tevillerine dayanarak her türlü ibadetten uzak kalırlar...
    Bununla birlikte kendilerine has kimi ibadetleri vardır. Muharrem'de tutulan 12 günlük oruç. Bu süre içinde su içmez, et yemez ve diğer hayvansal gıdalardan da uzak dururlar. Ayrıca kışın, şubat ayında üç günlük bir oruçları daha vardır. Bunun dışındaki ibadetleri ise, geceleri gerçekleştirmiş bulundukları ayinlerdir. Yörelere göre değişiklik gösteren ve bazı bölgelerde sayısı beşe kadar çıkan bu ayinlerden en önemlisi görgü ayini ile sorgu ayinidir. Görgü ayini kış aylarında cuma geceleri yapılır ve miraç olayı temsil edilmiş olur. Sünnî halk arasında "mum söndü" diye bilinen bu ayinler sırasında ayinin yapıldığı yöreye dış gözcüler, eve de iç gözcüler yerleştirilerek güvenlik önlemleri alınır. Kadınlar ve erkekler aynı mekânda ama ayrı yerlerde oturarak bu ayinlere katılırlar. Sazlar eşliğinde "nefesler okunur. O gün için kesilmiş bulunan kurbanın yağının konulduğu çerağlar yakılır. Kesilmiş olup da kemikleri kırılmadan içi boşaltılmış olan kurban bir kazan içinde kaynarken de, "La ilahe illallah, hak laîlahe illallah, sen Ali misin güzel şah, şah lailahe illallah" tarzında zikirler çekilir. Bu ayinler sırasında musahip kavline girenler için merasim yapılır ve daha birçok seremoniden sonra sofra kurulur, pişmiş olan kurban ortaya getirilerek yenilir. Saklanan kemikler sonra bir araya toplanarak belli bir yere gömülür ve ayini idare eden dedenin ortaya mendil açıp nezirleri toplamasının ardından da ayin sona erer.
    Yine kış aylarında yapılan sorgu ayini de, daha çok, şikâyetlerin çözüme kavuşturulduğu, suçluların cezalandırıldığı, barışmaların gerçekleştirildiği, yine sazlı sözlü, zikirli nefesli, sohbetli ayinlerdir. Verilecek en büyük ceza, kişinin (üyelikten) düşürülmesidir. Bununla bir bakıma o kişi afaroz edilmiş olur, ayinlere alınmaz. Belli bir süre sonra, yine bir sorgu ayininde, dede, gerekli görürse bu düşkünü yine merasimlerle kaldırır. Perşembe günleri yapılan bu sorgu ayinlerinde kaldırılmış olanlar cuma günkü görgü ayinine katılabilirler.
    Diğer ibadetleri olduğu gibi Haccı da tevil ettiklerinden, Kızılbaşlar'dan hacca giden pek bulunmaz; ama, Hazreti Ali'nin yattığı Necef'i, Hazreti Hüseyin'in yattığı Kerbelâ'yı, Musa Kâzım ve Muhammed Taki'nin yattığı Bağdad'ı, Ali Naki ve Hasan Askeri'nin yattığı, Mehdi'nin de mağaralarından birinde kaybolduğu Samarra'yı, Ali Rıza'nın yattığı Meşhed'i; ayrıca başta Hacı Bektaş, Abdal Musa gibi kimselerin kabirlerini ziyaret ederler. Yörelerindeki yatırları ziyaret edip kurban kesmek de sıkça yaptıkları işler arasındadır.
    Türkiye'de "alevî" genel adı altında bilinen gruplardan Caferî mezhebine mensup olan müslümanlar ile müslümanlıktan çıkmış olan Nusayriler bir yana bırakılırsa, geriye kalanların tamamı kimi yöresel farklılıklara rağmen, bu inanç, bu ibadet ve bu ayinlerle yoğrulmuş olan kimselerdir. Bektaşi zümreleri de, özellikle kırsal kesimde, Kızılbaşlarca kabûl edilmiyor olmalarına karşın inanç ve ayinleri ile aynı zümrenin içinde sayılabilirler.
    Ancak, son zamanlarda, gerek şehirlere akın ve gerekse toplu iletişim araçlarının köylere kadar girmesi üzerine "kapalı toplum" yaşamından kopukluğun başlamasıyla birlikte alevi dede ve babalarının eski etkinliklerini kaybettiği, bunun sonucunda da kızılbaşlar alevîlerden bir bölümünün büsbütün dinsizleşirken, bir bölümünün de Şii Caferi mezhebinin gerçeklerine uymağa başladığı, hatta bir kısmının sünniliği benimseme yoluna girdiği gözlenmektedir. Dışa kapalı bir toplum yaşamının sonuçlarından olan bu aşırılığın zaman içinde büsbütün ortadan kalkacağını ve ülkemizde sayıları hayli yüksek olan bu kimselerden kiminin sureta bağlı olduğu caferiliği, kiminin de sünni mezheplerden birini benimseyerek 'yeniden' müslümanlaşacağını ummak yanlış olmayacaktır.
    Zübeyr YETİK
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    kızılbaşlık nedir ? Empty Geri: kızılbaşlık nedir ?

    Mesaj tarafından Admin Cuma Mayıs 01 2009, 15:20

    Bu da Azarbaycandaki Alevi canlarımızdan,Bakalım benzerlikleri görebilecek misiniz?



    Ayin-i Cem

    Dadaş Qaraqoyunlu Qızılbaş



    Xeberlerde bugun Shaban'in 15'i oldugunu orgendim. Bu munasibetle Elevi ve Shie inanan butun vetendashlarimizin 15- Shaban bayramini tebrik deyirem ve bu barede neche soz soylemek istiyirem:.

    Bilindiyi kimi 15-Shaban bayrami inanan vetendashlarimizdan hem Elevilerin (bizde Goran ya da Ehl-i Haqlar, Eliallahiler) ve hem Shielerin mubarek saydiqlari dini bayramlardandir.(Bu iki mezhebin mushterek diyer ehemiyyetli dini gunleri, Novruz bayrami, Ashura gunu, Qedir Xum ve Qurban bayramlaridir. Shieler Remezan bayramini tutduqlari halda, Eleviler oruc tutmadiqlari uchun bu bayrami bilmezler. Elevilerin Xidir bayramini ise Shieler tutmaz).

    Bugun butun Eleviler Albaniya'dan Afqanistan'a dek,(en chox 20 milyonla Turkiye'de) Cem Ayini merasimini (Elevilerde namaz yoxdur. Dini ibadetleri Cemevlerindeki Cem Ayini ve Semah'dan teshkil tapir, Elevilerde Cami-mescid yoxdur, yerine Cemevi-Cemxana vardir) icra elerler. Meclis Yeddi boyuk pirlerinin-velilerinin bashi sayilan Shah Ismayil'in sherleriyle bashlar. Diyer pirler-veliler arasinda Nesimi, Fuzuli, Haci Bektash ve Pir sultan vardir. Eleviliyin dini kitablarinin muqeddes dili Azericedir. Xetayi, Nesimi, Fuzuli ve Pir Sultan'in divanlari dini kitablari arasindadir. Turk-Islamchilarin iftixar etdikleri, farsca she'r divani yazan Yavuz Sultan Selim, Qizilbashlarin milli dilimize bagliligindan eseblenerek, Shah Ismayil'a xetaben bele yazipdir:"....Men Sultan Bayezid oglu Sultan Selim, sen ki ey eshek Turk...."Prof. Shahabettin Tekindag'in senedleri. Milletimizin yaradichi Shah Ismayil'den Fars Shovenistleri ve Turk-Islam Sentezchileri eyni derecede nefretleri vardir. Birinciler Turki dilini resmi etdiyi uchun, ikinciler Osmanlilara boyun eymediyi uchun, ikisi de ne Shie ve Sunni belke Elevi oldugu uchun) Elevilikde Sharab muqeddesdir, Ayini Cem'de her imam uchun bir dolu ichiler(on iki dem). Elevilikdeki dini qaydalarin choxu (Sharab, Semah, Saz, iqrar verme, qirxlar meydani, dord qapi, sofra, Pir, cem, Shah-i merdan, v.s.nin hamisi) Shah Ismayil terefinden bir bir sistemleshdirilmish ve son halini almishdir.
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    kızılbaşlık nedir ? Empty Geri: kızılbaşlık nedir ?

    Mesaj tarafından Admin Cuma Mayıs 01 2009, 15:21

    Bu da Şah Hatayi'den;


    (اي نسيم نرم نرمك وزان، اي حاجي بكتاش!!)


    گئجه گوندوز خيالينا يانارامGecə gündüz xəyalına yanaram

    بير گئجه رؤياما گير، حاجي بكتاش!Bir gecə röyama gir, Hacı Bəktaş

    گوناهكارام، گوناهيمدان بئزارامGünahkaram, günahımdan bezaram

    اؤزوم دارا چكديم، سور، حاجي بكتاش!Özüm dara çəkdim, Hacı Bəktaş


    ياندي بو غريب قول، نه¬دير چاراسي؟Yandı bu qərib qul, nədir çarası

    يينه تازالاندي اوره¬ك ياراسيYinə təzələndi ürək yarası

    اونولماز دردلره درمان اولاسيOnulmaz dərdlərə dərman olası

    بو سنين بدنين، سار، حاجي بكتاش!Bu sənin bədənin, Hacı Bəktaş


    درديمين درماني، يارامين اوجوDərdimin dərmanı, yaramın ucu

    دؤرد گوروه مووجوددور گوروه-ي ناجيDörd gürüh movcuddur gürüh-i nacı

    بئلينده كمري، باشيندا تاجيBelində kəməri, başında tacı

    اوزوندن آخير نور، حاجي بكتاش!Üzündən axır nur, Hacı Bəktaş


    صاديقلارين صيدقي، عاشيغين رنجي Sadıqların sidqi, aşığın rənci

    پيرلرين پيريسين، گنجلرين گنجيPirlərin pirisin, gənclərin gənci

    هم دريا، هم صدف، هم دورر، هم اينجيHəm dərya, həm sədəf, həm dürr, həm inci

    هم عوممان، هم ايرماق، گؤل٬ حاجي بكتاش!Həm umman, həm ırmaq, gəl Hacı Bəktaş


    گاهي بولود اولوب گؤيه آغارسينGahi bulud olub göyə ağarsın

    گاهي ياغمير اولوب يئره ياغارسينGahi yağmur olub yerə yağarsın

    آي ميسين، گون موسون، قاندان دوغارسين؟Aymısın, günmüsün, qandan doğarsın

    ايلقيت ايلقيت اسه¬ن يئل٬ حاجي بكتاش!Ilqıt ılqıt əsən yel, Hacı Bəktaş


    آرينين ياپديغي بالا بنزه¬رسينArının yapdığı bala bənzərsin

    شو غوربت ائللرده كؤنلوم ايله¬رسينŞu qurbət ellərdə könlüm eylərsin

    بند ائديب ده، ايقرارينا باغلارسينBən edib də, iqrarına bağlarsın

    ساييلين ساتديغي قول، حاجي بكتاش!Sayilin satdığı qul, Hacı Bəktaş


    درديمند ختايي، ائيله¬ر نييازيDərdimənd Xətayi, eylər niyazi

    اولو پير، قاتاردان آييرما بيزي!Ulu pir, qatardan ayırma bizi

    بو محشر گونودور، ايسته¬ريز سيزيBu məhşər günüdür, istəriz sizi

    محمد اؤنونده جار، حاجي بكتاش!Məhəmməd önündə car, Hacı Bəktaş
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    kızılbaşlık nedir ? Empty Geri: kızılbaşlık nedir ?

    Mesaj tarafından Admin Cuma Mayıs 01 2009, 15:22

    ,Hint dillerinden Pencabice iki deyiş size.

    Bakalım tanıdık gelecek mi?Turnadergisinden yorumsuz olarak aktarıyorum;

    "Anadolu Alevi-Bektaşi ozanları gibi İsmaili Dai ve ozanlarının da Ali ve Ali tanrısallığı üzerine yüzlerce şiirleri bulunmaktadır. Hind dilinin (Urduca) çeşitli diyalektlerinde (Pencabi, Gucerati vb.) yazılmış bu şiirlere Ginan adı verilir ve tapınma törenlerinde gucerat üslubunda bestelenmiş bu özel şarkılar (Garbi'ler) çalınıp söylenir. Aşağıda beş ve yedi beyitlik iki Ginan örneği veriyoruz. Birincisi, 14. yüzyılın büyük İsmaili Daisi ve Pencabi halk ozanı, çoğu kez Şemseddin Tebrizi ile karıştırılan Multanlı Pir Şemseddin Sebzavari'ye (ölm. 1356) aittir. İkincisi ise Pir Şemseddin'in torunu post-Alamut pirlerinden Sadraldin (ölm. 1416) tarafından yazılmıştır. İsmaili Web-sitesinden alarak, içinde Arapça ve Farsça sözcüklerin bulunduğu aslını ve birlikte verdiğimiz iki ginan'ı Fransızcadan Türkçeleştirdik.Aslı Türkçe.


    1.Deyiş;Multanlı Pir Şemseddin Sebzavari'ye (ölm. 1356) aittir.

    Ya Ali, Sen Teksin Ali!


    Hak tu(n) paak tu(n) baadshaah

    maher baan bee Ya Ali tu(n)hi tu.?...........1

    Sen Haksın, sen paksın ey Yüce Padişah
    Şefaatçısın ya Ali, sen teksin Ali!
    Rab tu(n) rahemaan tu(n)
    ya ali aval akhar kazi tu(n)hi tu......???.2

    Koruyucu sen, bağışlayıcı sen
    Evvel, ahir hakim sensin ya Ali, sen teksin Ali!
    Te upaayaa te nipaayaa
    sirjann haar ya ali tu(n)hi tu...........?..?...3

    Sen bizi yarattın, biçim verdin
    Yaratansın sen ya Ali, sen teksin Ali !
    Jal thal mull mandal haar naa
    ya ali hukam teraa bi tu(n)hi tu..........?.....4

    Suları, karaları ve Evreni birbiri ardısıra
    Buyruk verip yaratan da sensin ya Ali, sen teksin Ali!
    Teri dostee me boliyaa peer shams
    me bandaa teraa bi tu(n)hi tu?...................5

    Pir Şems dost sevgisini böyle zikretti
    Senin kulunum ya Ali, sen teksin Ali!


    2.Deyiş;Pir Şemseddin'in torunu post-Alamut pirlerinden Sadraldin (ölm. 1416)e aittir.

    Sen Ya Ali, Sen Ya Ali!


    taariye tu taaranhaar khudaava(n)d

    avar na taare dujaa koi alee tu(n)hee tu(n)hee tu(n)hee...........1

    Ey ruhlar!
    Ya kurtarıcı Tanrı kurtar bizi
    Bizi kurtaracak başka kimse yoktur, sen ya Ali, sen ya Ali!

    khann me keenaa ravee ras bhaannaa

    dhandhukaar na hoe alee tu(n)hee tu(n)hee tu(n)hee................2

    Zaman diye birşey yokken, kaosdan-karmaşadan
    Sen yarattın Güneş sistemini, sen ya Ali sen ya Ali!
    ejee maai keeseekee ne baap keeseekaa
    jeevdde sa(n)g na koi alee tu(n)hee tu(n)hee tu(n)hee..............3

    Ne anan ne baban seninle birlikte olacak
    Çünkü yüce Ruhun hiç arkadaşı olmaz, sen ya Ali sen ya Ali!
    ejee dheea kiseekee ne putra kiseekaa
    maayaa mokh na hoe alee tu(n)hee tu(n)hee tu(n)hee..............4

    Ne kızın ne de oğulların seninle olacak,
    Ruh barışa ulaşabilir mi hiç dünya eğilimleriyle Ya Ali, ya Ali!
    ejee sachejo samarath aago saamee
    hathe dinu fal sohee alee tu(n)hee tu(n)hee tu(n)hee...............5

    Hakikat içinde bulunanların Efendisi,
    Onlara kendi ellerinle meyvasını verecek sensin ya Ali, sen ya Ali!
    ejee dul dul ghodde sacho saamee raajo chaddshe
    paagdde ratan jaddaae alee tu(n)hee tu(n)hee tu(n)hee............6

    Gerçek Padişah Efendimiz,
    Eyeri mutluluk kaplı Düldül ata binecek olan sen ya Ali, sen ya Ali!
    bhanne peer sadardeen saaheb tere sharanne
    mawlaa binaa mokh na hoe alee tu(n)hee tu(n)hee tu(n)hee........7

    Sadraldin der ki Efendimiz beni koruman altına al
    Sen olmadan hiç barış olmaz, sen ya Ali, sen ya Ali!"
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    kızılbaşlık nedir ? Empty Geri: kızılbaşlık nedir ?

    Mesaj tarafından Admin Cuma Mayıs 01 2009, 15:22

    *** KIZIBAŞLIK NEDİR***

    kızılbaş diyormuş bize imansız
    kızılbaş ne demek bilirmisin sen
    aliden geliyor soyumuz bizim
    kızılbaş ne demek bilirmisin sen

    kızılbaşım aleviyim
    hem aliyim hem deliyim
    horasandan bir veliyim
    varsın desinler kızılbaş

    kızılbaşa boş ifita edenler
    helal degil haram lokma yiyenler
    ömür boyu çirkeflere girenler
    12 imamdan gelir soyumuz bizim

    alevilik hak yemez gercektir yolu
    hünkar hacı bektas-ı veli pirimiz ulu
    seni gidi yezid mervanın soyu
    kızılbaş ne demek bilirmisin sen

    alinin askeri kızıl giyerdi
    hiç korkmadan düşman üzerine giderdi
    yezidler bunlara kızılbaş derdi
    kızılbaştan geliri adımız bizim

    kerbela da şehit düşen veliler
    bunu bilmez cahil ile deliler
    horasandan müslimler yeseviler
    ehlibeytten gelir soyumuz bizim

    yaratmıştı insan ile hayvanı
    kafir kaldır şu gönlünden gümanı
    kimden ezber ettin sen bu yalanı
    kızılbaş ne demek bilirmisin sen

    bir adım kızılbaş bir adım ali
    bütün kularına bizleriz veli
    yetiş imdadıma hünkarı veli
    hacılarla gecer ömrmüz bizim
    ızdırapla gecer günümüz bizim

    muhammed mustafa kıblegahımız
    mazlumlarız yerde kalmaz ahımız
    dogruluktan gecer dergahımız
    harama uzanmaz dilimiz bizim
    harama çözülmez belimiz bizim

    GÜLABİ yem ne diyem cahile
    sohbet etme sakın münkir kör ile
    alevi sahiptir ELE DİLE BELE
    kızılbaş ne demek bilirmisin sen

    (aşık gülabi)
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    kızılbaşlık nedir ? Empty Geri: kızılbaşlık nedir ?

    Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 25 2009, 12:56


    KIZILBAŞLIK



    Kızılbaşlık, Şii mezhebinin bir kolundan olanlara verilen ad.

    Kızılbaş'ların bulunduğu yerler: Trakya'da Dobruca, Deliorman, Edirne ve Kırklareli; Anadolu'da Eskişehir çevresi, Balıkesir, Narlıdere (İzmir), Sivas, Çorum, Mecitözü, Sungurlu, İskilip, Divriği, Tunceli, Malatya, Erzincan, Erzurum, Antalya ve Hatay. Genellikle yalnız kendilerinin bulunduğu köylerde yaşarlar.

    Sünnilerle karışık Kızılbaş köyleri pek azdır. İran'ın batısında Luristan ve Kürdistan'da, Azerbaycan'da Tebriz, Makû, Maverai Kafkas'ta, küçük topluluklar halinde Hemedan, Tahran, Mazenderan ve Fars'ta «Ehlihak» adı altında yaşayan Kızılbaşlar vardır. Tahtacılar ve Anadolu'da «Abdal» adı verilerek halk arasında «çingene» oldukları söylenen göçebeler de Kızılbaştır.

    Şah Haydar ve oğlu Şah İsmail'e yardım eden boyların adlarıyla ilgili olarak Kızılbaşlardan Makû'dakilere Karakoyunlular, Urmiye'dekilere Abdalbeyliler, Luristan'dakilere Gulyai, Tebriz'dekilere Gûrran, Karadağ'dakilere Şamlular, Karabağ'dakilere Milliler adı verilmiştir. Anadolu'daki Kızılbaşlar kendilerine Şah Safi süreği derler. Bektaşiler Kızılbaşlara «sofu sürekleri» adını vermiş ve «yol bir, sürek bir; sürek olsun, çörek olsun, Ehlibeyti sever olsun» sözleriyle Kızılbaşların inanışlarını benimsediklerini belirtmişlerdir.



    TARİH


    Kızılbaş adı Şiiliğin bu koluna mensup olanların ilk zamanlarda kızıl taç ve hırka giymelerinden dolayı verilmiştir. Sasaniler çağında Zerdüşt dinine bağlı Mazdek taraftarlarının benimsediği bu kıyafet, İslâmiyetten sonra Bâtıniler tarafından kabul edilmişti. Bâtınilere bundan dolayı muhammere (kırmızı elbise giyenler) adı verilir. Şiiliğin imamiye mezhebini benimseyen ve Safevi devletini kuran Erdebil safilerinin 12 dilimli kızıl taç giymeleri bu geleneğin devamıdır. Safiyeddin Erdebili'nin torunlarından şeyh Cüneyd (öl. 1460) Suriye, Anadolu ve Azerbaycan'daki Şii-Bâtıni boyları ile Sımavna kadısı oğlu Bedreddin taraftarlarını kendi çevresinde toplayarak giriştiği dini-siyasi hareket sırasında öldürüldükten sonra Erdebil sufileri Cüneyd'in oğlu şeyh Haydar'a pir olarak bağlandılar.

    Taraftarlarınca «Tanrı'nın Zuhuru» sayılan şeyh Haydar 12 dilimli kızıl taç giyiyor, kızıl sarık sarıyordu. Müritleri de derecelerine göre aynı tacın sarıklı ve sarıksız çeşitlerini giyiyordu. Şeyh Haydar'dan sonraki Safevi şahlarına bağlı olan zümreye Sünniler tarafından Kızılbaş adı verildi. Sünni-Şii çekişmeleri yüzünden Anadolu'da halk arasında Kızılbaş adı verilen topluluk aleyhinde çeşitli söylentiler yaygınlaştı; Kızılbaş adı, ahlâk telâkkilerine aykırı davranan kimse anlamında kullanılmaya başladı.

    XV. yy.dan itibaren gelişen Osmanlı-Safevi mücadeleleri sırasında Anadolu'daki Kızılbaşlar İran'a sıkı bir bağlılık gösterdiler. İran'dan gelen Kızılbaşlar Anadolu'da Osmanlı devleti aleyhinde propagandalara giriştiler. Anadolu'da zaman zaman Kızılbaş ayaklanmaları çıktı: Anadolu beylerbeyi Karagöz Paşayı yenecek kadar kuvvetlenen ve veziriazam Hadım Ali Paşa tarafından mağlup edilen Şahkulu'nun (öl. 1511) isyanı, Selim I'in Çaldıran seferinden (1514) önce bastırmak zorunda kaldığı Kızılbaş ayaklanmaları, Süleyman I zamanında sadrazam İbrahim Paşanın bastırdığı Kalender ayaklanması (1527), Suriye'den gelerek Güneydoğu Anadolu'da 50,000 taraftarıyla harekete geçen ve Bozok'a yolladığı halifesi aracılığıyla Kızılbaşları ayaklandıran Yalancı Şah İsmail'in faaliyeti v.d. bu hareketlerin başlıcaları arasında sayılabilir.




    İNANÇLAR


    Kızılbaşlar şeyh Safiyeddin Haydar'ı pir tanır. İnanç ve törelerinde Bektaşilikten gelen etkiler çoğunluktadır. Fakat Kızılbaşlık Bektaşilik gibi benimsediği inançlara bağlanan herkesin girebileceği bir tarikat değildir. Kızılbaş olmak için mutlaka Kızılbaş soyundan gelmek gerekir. Bundan dolayı Kızılbaşlık bir tarikat değil, kapalı bir mezhep sayılır.

    Bektaşiler, Kızılbaşları meydanlarına kabul etmezler, buna karşılık Kızılbaşlar Bektaşileri genellikle kendi âyinlerine kabul ederler. Bektaşi olmak isteyen Kızılbaşlara, tarikata aldıkları bütün yabancılara uyguladıkları işlemi uygularlar. Bugün Kızılbaşlar iki kola ayrılmıştır: birinci kol geleneğe uygun şekilde kendi ocaklarına bağlıdır. Bunlara Purut adı verilir. Dönük adı verilen ikinci kol, Bektaşi çelebilerine bağlanmıştır. Kızılbaş inancı çoğunlukla gelenek ve göreneğe dayanır. Bu inanç ana çizgileriyle «deyiş» ve «ayet» denilen nefeslerde (hece vezniyle dörtlükler halinde söylenmiş dini şiir) dile getirilir. İnancın temeli halife Ali'nin Tanrı sayılmasıdır.

    Kızılbaşlar halife Ali'nin adını da anarak kelime] şahadet getirirler. Allah, Hz. Muhammed ve Ali'yi tek bir varlık sayarlar; Tanrı'nın, Hz. Muhammed ve halife Ali suretinde göründüğünü kabul ederler. Kızılbaş menkıbeleri halife Ali'nin Hz. Muhammed'den üstün olduğunu anlatır. Mirac'ı, Hz. Muhammed'in Ali'ye ait sırra ermesi şeklinde yorumlarlar. Âyini cem adını verdikleri törenlerinde Mirac'ı anar ve hareketleriyle canlandırırlar.

    Kızılbaşlar Ali'yi Tanrı, Hz. Muhammed'in vârisi ve müridi, ümmetin imamı sayar; Oniki İmam ile birlikte bunların erginlik yaşına gelmeden öldürülmüş erkek çocukları olduklarını kabul ettikleri 14 masum'a inanırlar. Bağlandıkları 3 sünnet şunlardır:

    1. Dilden tevhit kelimesini bırakmamak;
    2. Kibir

    lenmemek, kin tutmamak;
    3. Gönül kırmamak, kimseye düşmanlık beslememek.


    Yedi farzları da şöyledir:

    1. Sırrını saklamak;
    2. Öteki Kızılbaşlarla birlikte olmak;
    3. Yalan söylemekten ve aleyhte bulunmaktan kaçınmak;
    4. Hizmette bulunmak;
    5. Mürebbisine itaat etmek;
    6. Musahibini gözetmek;
    7. Halifeden taç ve kisvet giyinmek.

    Bunları yerine getirmeyenler, topluluk içinde sopa yemek ve halife ile mürşide para vermek gibi cezalara çarptırılır. Kızılbaş inancında tevellâ (halife Ali ile çocuklarını sevmek, onları sevenleri sevmek) ve teberra (halife Ali ile çocuklarını sevmeyenleri sevmemek) önemli yer tutar. Alışverişte doğruluğa büyük önem veren Kızılbaşlar terazinin insanı yanıltabileceğini kabul ettikleri için ancak taneyle ölçülebilecek şeyleri satarlar. Bu yüzden bazı yerlerde «Kızılbaşlar terazi tutamaz» denmektedir. Kızılbaşlıkta kadın boşamak haramdır.

    Kızılbaşlar altı dini dereceye bağlıdır:

    1. Halife : Safeviler zamanında doğrudan doğruya İran'dan gönderilirlerdi. Son zamanlarda Hacıbektaş tekkesindeki Dede baba tarafından seçilen betası çelebileri halifeliğe getirilmeye başlandı. Son halife, Kurtuluş savaşında ****** tarafını tutan Ahmed Cemalcddin Çelebi idi;

    2. Dede : Kızılbaşların dini işlerini yönetir. Hz. Muhammed'in soyundan geldikleri kabul edilir. Dedeler, ocak adı verilen ailelere mensuptur. Ocaklar şu Kızılbaş büyüklerinin soyuna bağlı sayılır: Abdal Musa, Ağuiçen, Ali Şeydi Otman, Celâl Abbas, Dede Garib Musa, Gözü Kızıl, İmam Rıza, Karadonlu Can Baba, Pir Sultan, Sarı Saltuk, Seyyid Ali, Seyyid Baba, şeyh Bircan, şeyh Çoban, şeyh Samit v.d. Ocakların bazıları birbirine bağlıdır;

    3. Mürebbi : Dini işleri görmek, davalara bakmak, adak toplamak, kurbanları kesmek için dede tarafından tayin edilir;

    4. Rehber : Din törenlerini yönetir. Gelenek ve göreneği iyi bilen herhangi biri bu görevi yerine getirebilir;

    5. Musahip : Ergenlik çağına gelerek özel törenle tarikata kabul edilecek kimsenin yol göstericisine denir. Birine musahip olmak, görgü gecesi yapılan musahip kavline girme töreniyle başlar;

    6. Talip : Ocaktan olmayan, yeni halife Ali soyundan gelmeyen bütün Kızılbaşlara denir.




    DİN TÖRENLERİ


    Kızılbaşlar muharrem ayında Kerbelâ olayını anmak için 12 gün, şubat ayında Ali'nin bir görünüşü saydıkları Hızır için 3 gün oruç tutar. Kızılbaşların din törenleri kış aylarında olur. Çift sürme ve harman zamanı sona erdikten sonra dedeler taliplerin törenlerini yönetmek için köy köy dolaşır. Dedenin uğradığı köyde bir ev hazırlanır ve cuma geceleri, âyini cem adı verilen görgü âyini yapılır.

    Bu törende, dede, ocak yanına oturur, talipler yaş sırasıyla iki yanına dizilir. Arkada kadınlar yer alır. Guyende adı verilen sazcılar dedenin yakınına oturur. Gece yarısı sohbetten sonra başlayan törende özel bir şekilde eller yıkanır, Oniki İmam için nefesler okunur. Zikir yapılır. Miracname okunur. Sema yapılır.

    Dedenin iki eliyle tuttuğu erkân adı verilen kayın ağacından sopanın altına birbiriyle musahip olanlar ikişer ikişer yatar; sembolik olarak ölme, rehber tarafından yıkanma, dedenin duasıyla yeniden hayata kavuşma canlandırılır. Tevhit okunur. Ortak bir tastan su içilerek Hüseyin'e selâm verilir, katiline lanet edilir. Gülbank çekildikten sonra sofra serilerek hazırlanan kurban eti yenir. Yemekten sonra cuma geceleri tarikin durduğu yerde mum yakılması için para toplanır.

    Perşembe geceleri sorgu âyini yapılır. Gene gece yarısı, sohbetten sonra başlayan bu törende 12 imam için nefesler okunur. Musahip kavline girmiş olanların sorguları yapılır. Suçu veya birbirinden şikâyeti olanlar bildirilir. Dede bunları yargılayarak hüküm verir.

    Musahip kavline girme töreni, görgü gecelerinde yapılır. Musahip kavline girecekler rehber tarafından boyunlarına bir çevre geçirilerek dedenin önüne götürülür. Musahip kavline girmek için evli olmak gerekir. Dedenin önüne götürülenlerin karıları birbirinin kocasının eteğini tutar. Rehber, şeriat, tarikat, hakikat, marifet erenlerine selâm verir. Dede musahiple yanındakinin «ellerine tek, dillerine pek, bellerine berk» olmalarını öğütler. Sembolik ölme ve yıkanma hareketi tekrarlanır ve bellerine tarikle 12 defa vurulur.

    Kızılbaşlar, nevruzu (21 mart) Ali'nin doğum günü sayar ve büyük bayram olarak kutlar. O gün Abdal Musa adına kurban kesilir. O akşamki toplantıdan sonra dede, köyüne döner. Yaz ayları boyunca âyin yapılmaz. Kızılbaşlar Hac ziyareti yerine XV.-XVIII. yy.larda şeyh Haydar'ın mezarının bulunduğu Erdebil'e giderlerdi. Ziyaret yerleri sırasında halife Ali'nin yattığı Necef, Hüseyin'in yattığı Kerbelâ, Musâl Kâzım ile Muhammed el-Taki'nin yattıkları Kâzımı ye v.d. vardır. Kızılbaş büyükleri arasında yer alan Hacı Bektaş, Abdal Musa, Hüseyin Gazi, Seyyid Battal'ın mezarları da ziyaret yerleridir.

      Forum Saati Cuma Mayıs 10 2024, 13:04