ALEVİ CANLAR FORUMU

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
ALEVİ CANLAR FORUMU

ALEVİ CANLAR FORUMU-TASAVVUF ARAŞTIRMA ,PAYLAŞIM

Mayıs 2024

PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
  12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  

Takvim Takvim


    HUKUK DEVLETİ

    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    GALERİ HUKUK DEVLETİ

    Mesaj tarafından Admin Salı Mayıs 19 2009, 21:21

    HUKUK DEVLETİ

    Tüm etkinliklerinde hukukun üstünlüğü ilkesine ve yargı denetimine
    bağlı kalan devlet. Devletin hukuk ve adalet ilkesine bağlılığı,
    Platon ve Aristoteles’ten bu yana hukuk felsefesinde önemli bir yer
    tutmuştur. Bu kavram ortaçağda devlet örgütünün işlemesine ilişkin
    önlemlerden çok, toplumsal sözleşme ilkesine dayanıyordu. Buna göre
    hükümdar söz verdiği yükümlülükleri yerine getirmezse, yönetilenlerde
    ona itaat borcundan kurtulmuş sayılırdı. İngiltere’deki ilk anayasal
    belge olan Magna Carta’da (1215) yer alan direnme hakkı da kaynağını
    bu anlayıştan alıyordu. Yeniçağda hukuk devleti kavramı Locke ve
    Montesquieu’nün ortaya attığı kuvvetler ayrılığı ilkesiyle
    genişleyerek daha büyük bir önem kazandı. Ayrıca, doğal hukuk
    yanlılarının ortaya attığı ve daha sonra 1787 ABD Anayasası’na da
    yansıyan ‘’doğal haklar’’ kuramı ve ‘’insan hakları’’ anlayışı, hukuk
    devleti düşüncesine yeni boyutlar getirdi. Bu gelişimin yarattığı
    birikim 19. yüzyıldan başlayarak, özellikle Alman hukuk öğretisinin
    sağlam temellere dayandırılmasını sağladı. Devletin amacının
    yurttaşlarının özgürlüğünü, eşitliğini ve hukukun egemenliğini güvence
    altına almak olduğunu savunan Kantçı devlet felsefesine dayanan Alman
    öğretisi, ‘’hukuk devleti’’ (Rechtsstaat) deyimini ‘’polis devleti’’ (Polizeistaat)
    kavramının karşıtı olarak kullandı. Yapıtlarında ‘’hukuk devleti’’
    deyimine ilk kez yer veren Rudolf von Mohl, bu deyimden anlaşılması
    gereken devlet tipini, etkinliklerinin sınırını kişilerin özgürlüğünde
    gören, yasaların genelliği ilkesine uyan ve kişilerin devlet gücü
    karşısında korunması için yargı organları kuran devlet olarak
    tanımladı. Bu hukuk devletini anayasal devletle eş değerde tutan bir
    görüştü. Hukuk devleti kavramına çeşitli anlamlar veren Stahl ve Bahr
    gibi Alman hukukçulardan sonra günümüzde geçerli olan hukuk devleti
    görüşüne en yakın tanımı Rudolf von Gneist ortaya koydu. Buna göre
    hukuk devletinin güvence altına alınması için anayasada kamu hak ve
    özgürlüklerinin düzenlenmiş olması yeterli değildir. Bunların
    uygulamada değer kazanabilmesi için her şeyden önce devletin en etkin
    organı olan idarenin, özel bir yargı sistemince (idari yargı) sıkı bir
    biçimde denetlenmesi gerekir. 20 yüzyılda özellikle Avusturyalı
    hukukçu Hans Kelsen hukuk devletinin maddi hukuk içeriğinden arınmış
    biçimsel bir kavram olduğunu ileri sürmüş ve bu kavramın en önemli
    özelliğini devletin bütün işlemlerinin (anayasa, yasa, tüzük,
    yönetmelik, birel idari kararlar) belli bir hiyerarşi içerisinde bir
    temel norma dayanmasında bulmuştur. Kelsen’in bu biçimselci görüşü
    hukuk öğretisinde güçlü eleştirilerle karşılaşmıştır. Günümüzde
    gelişmiş hukuk sistemlerinde, özellikle kara Avrupa’sı hukukunda ortak
    bir hukuk kavramı ve kurumu olan hukuk devletinin şu öğelerden
    oluştuğu kabul edilmektedir. 1) Yasallık ilkesi günümüzde yasaların
    anayasaya uygunluğunu da kapsar ve idarenin yalnızca yasalara değil,
    genel hukuk kurallarına da bağlı olmasını ön görür. 2) Kuvvetler
    ayrılığı ilkesi, klasik öğretinin benimsendiği tam bağımsızlık yerine
    denetim ve iş birliğini de kapsayan bir denge sistemini içerir. 3)
    Temel hak ve özgürlüklerin korunması ilkesi hukuk devleti ile
    demokrasi kavramları arasındaki bağı kuran bir ilkedir. Buna göre
    kişilerin temel hak ve özgürlükleri, pratikte uygulanabilen ve
    demokratik rejimin ruhuna uygun olan güvencelere bağlanmalıdır. 4)
    Hukuk güvenliği ilkesi devlet işlemlerinin önceden öngörülmüş esaslara
    uygun olarak yapılması, geriye yürüyen hükümler içermemesi ve önceden
    öngörülmüş esaslara uygun olarak yapılması, geriye yürüyen hükümler
    içermemesi ve önceden uygun bir biçimde duyurulması gibi ilkeleri
    içerir. 5) İdarenin yargısal denetime bağlı olması ilkesi uyarınca
    idarenin hiçbir işlem ve eyleminin yargı denetimi dışında
    bırakılmaması gerekir. Bu ilke en iyi biçimde idarenin adli yargıdan
    bağımsız bir idari yargı sisteminin denetimine bağlı tutulduğu idari
    rejimde gerçekleştirilir.
    Türkiye’de hukuk devleti kavramı ilk kez idari hukuku bilgini Sıddık
    Sami Onar’ın İdare Hukuku (1938) adlı yapıtında yer aldı. 1961
    Anayasası hukuk devleti deyimini devletin nitelikleri arasına sokan
    ilk Türk anayasası oldu. 1982 Anayasası da 2. maddesinde hukuk devleti
    deyimine yer verir.

    1982 Anayasası hukuk devleti ilkesini kabul etmiş olmakla birlikte,
    özellikle temel hak ve özgürlüklere aşırı sınırlamalar getirmiştir.
    Ayrıca idarenin bazı işlemlerini yargı denetimi dışında tuttuğundan
    çağdaş hukuk devleti anlayışından farklı bir anlayışı yansıtır. Hukuk
    devleti ve yargı denetimi ilkeleri özellikle olağanüstü hal ve sıkı
    yönetim rejimleri altında yapılan işlemler için ortadan kalkmaktadır.
    Bu dönemlerde Bakanlar Kurulu’nun çıkardığı kanun hükmündeki
    kararnamelerin anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla dava açılamaz
    (m.148). Bunun gibi, idari yargılamada yürütmenin durdurulması kararı
    verilmesi yasayla sınırlanabilir (m.125). Ayrıca Sıkıyönetim
    Kanunu’nda yer alan ve anayasaya aykırılığı öne sürülemeyen bir (Ek m.
    3) uyarınca sıkıyönetimin komutanının idari işlemlerine karşı yasa
    yollarına baş vurulamaz.

      Forum Saati Paz Mayıs 12 2024, 09:45