Kerbela faciası (1) - YAZI DİZİSİ
Kerbelâ faciası, yalnızca 10 Ekim 680 yılında Hz. İmam Hüseyin'le Yezid arasında geçen bir olay olarak ele alınamaz. Kerbelâ olayına nasıl gelindi, bu olayı meydana getiren etkenler nelerdi? Muharrem ayı gerek dinler tarihi gerek İslam tarihi gerekse insanlık tarihi açısından olağanüstü öneme sahip bir aydır.
Bu ayda pek çok tarihsel olay yaşanmıştır. Dinsel kaynaklarda belirtildiğine göre bu ayda yaşanan başlıca olaylar şunlardır
Adem Peygamber, 10 Muharrem günü eşi Havva ile buluşmuştur.
Nuh Peygamber, 10 Muharrem günü tufandan kurtulmuştur. Ayrıca o gün gemide kalan erzakları bir araya getirerek aşure pişirmiştir. Aşr, on demektir, aşur veya aşura, Muharrem'in onuncu günü pişirilen buğday tatlısıdır.
İbrahim Peygamber, Nemrut'un attığı ateşten kurtulmuştur.
İshak veya İsmail Peygamber, kurban olmaktan kurtulmuştur.
Yakup Peygamber, oğlu Yusuf'a kavuşmuştur.
Eyüp Peygamber, ağır dertlerinden kurtulmuştur.
Yunus Peygamber, balığın karnından kurtulmuştur.
Musa Peygamber, Firavun'un gazabından kurtulmuştur.
Kızıldeniz 10 Muharrem günü Musa'ya yol vermek için ikiye ayrılmıştır.
Hazreti Muhammed, Mekke'den Medine'ye bu ayda hicret etmiştir.
Görüleceği üzere pek çok peygamber bu mübarek günde tehlikelerden kurtulmuş, düşmanları da helak edilmiştir. Yalnız bir istisna yıl var ki, işte o sene yüreklerin tâ iç kısmına kan damlamıştır. 10 Muharrem 680…
Cihâna doğan İslâm güneşinin üzerinden henüz üç çeyrek asır bile geçmemişti. Son resul Hakka yürüyeli, sadece yarım asır olmuştu. O nur deryasından feyz alan sahabelerin bir kısmı henüz hayattadır. Lâkin, hilâfet merkezinin başında bir zalim bulunmaktadır.
O zalimin adı Yezit Bin Muaviye'dir…
Yezit'in zulmünün kökü ta peygamberin vefatına ve hatta öncesine değin varmaktadır. Bu nedenle KerbelaFaciasının anlaşılabilmesi için peygamber dönemine gitmek ve Mekke'de Arap toplumu arasındaki akrabalık ilişkilerine değinmek gerekmektedir.
Kerbelâ faciası, yalnızca 10 Ekim 680 yılında Hz. İmam Hüseyin'le Yezid arasında geçen bir olay olarak ele alınamaz. Kerbelâ olayına nasıl gelindi, bu olayı meydana getiren etkenler nelerdi?
Geriye doğru dönüp, bu feci olayın tarih süreci içersindeki oluşum safhalarını görmek lazımdır. Bunun için de Kureyş kabilesi ve bu kabileyi temsil eden Haşim Oğulları ile Ümeyye Oğullarını tanımamız gerekmektedir.
Zira bu iki kabile arasındaki akrabalık derecesi ve aralarındaki husumetin nedenlerinin neler olduğunu bilmeden KerbelaFaciasını yeterince anlayabilmek mümkün değildir.
Konuya, Hz.Muhammed'in soyunun geldiği İbrahim Peygamber ve onun oğlu İsmail Peygamber ile başlayalım. Bilindiği gibi, İbrahim Peygamber, oğlu İsmail ile birlikte Kâbe'yi inşa etti. Hz. İbrahim, burada dinini yaymaya çalıştı. Daha sonra da oğlu İsmail bu görevi sürdürdü.
Hz. İsmail, Cürhüm kabilesinden evlendiği kızlarla, neslini çoğalttı. İşte yüzyıllar sonra İslam dinini ve Müslümanlığı tebliğle görevlendirilecek olan Hz. Muhammed'in soyu olan Kureyş kabilesi de İsmail Peygamber'in evlendiği Cürhüm kabilesinden gelmektedir.
Kâbe'den dolayı Mekke şehri kutsallık kazandı ve günden güne önemi arttı. Böylece Hz. İsmail'in soyundan gelen Kureyşliler, Mekke ve Kabe'ye egemen oldukları için Arap yarımadasının değişmez hakimi durumuna geldiler.
Bu arada Mekke yönetimini elinde bulunduran Huzaelilerin başkanı Huleyl, kızı Hubbey'i, Kureyş kabilesinin başkanı Kusay (Zeyd) ile evlendirdi. Huzaelilerin başkanı Huleyl ölünce de Mekke'nin ve Kâbe'nin yönetimi Kusay'ın karısına kaldı ve böylece Mekke'nin ve Kâbe'nin yönetimi , Kureyş kabilesinin başkanı Kusay'ın eline geçmiş oldu. Kusay, Kabe'yi yeniden onardı ve pek çok yenilikler yaptı. Kusay'ın ölümünden sonra Mekke'nin ve Kâbe'nin yönetimi, Kusay'ın büyük oğlu Abdüddar'a geçti.
Abdüddar'ın ölümünden sonra ise Kureyş kabilesinin başına Abdülmenaf geçti. Abülmenaf'ın tek batında doğan iki oğlu vardı ve bunlardan birinin adı Haşim (Amr), diğerinin adı Abdüşşems idi.
Abdülmenaf, Kâbe'nin yönetimini iki oğlu arasında bölüştürdü. Hacılara su dağıtımı (sikaye) ile yiyecek dağıtımı (rifade) görevleri, Abdümenaf'ın oğlu Haşim'e (Amr) verildi. Diğer görevler ise Abdülmenaf'ın diğer oğlu Abdûşşems'te kaldı. Ancak, bir müddet sonra Abdûşems'in oğlu Ümeyye, kendi yönetimlerindeki görevlerin gelirleriyle yetinmeyip, amcası Haşim'in gelirlerinden de pay almak için harekete geçti. Kâbe'nin en önemli görevlerinin, amcası Haşim'in elinde bulunmasını bir türlü sindiremiyor, sürekli kavga çıkarıyordu.
Bu kavganın nedenleri arasında Kâbe'nin öneminden dolayı Mekke'nin günden güne gelişerek, Arap Yarımadası'nın en önemli ticaret merkezlerinden biri durumuna gelmiş olması da yer almaktadır. Mekke'nin ve Kâbe'nin bu özelliklerinden dolayı Ümeyye, amcası Haşim'i bir türlü rahat bırakmıyordu.
En sonunda Haşim ile Ümeyye, mahkemelik oldular. Davayı kaybeden Ümeyye, on yıl müddetle Mekke'den Şam'a sürgüne gönderildi. Bir müddet sonra Haşim öldü. Onun ölümünden sonra cezası sona ermiş olan Ümeyye de Mekke'ye döndü. Fakat kısa bir süre sonra o da ölünce Kâbe'nin yönetimi, Haşim'in kardeşi Muttalib'in eline geçti.
Diğer tarafta Haşim'in daha önce Medine'de evlendiği eşinden Şeybe adında bir oğlu vardı. Bu çocuk büyümüş, delikanlı olmuştu. Muttalib, Kâbe'nin yönetimini eline alınca, Medine'ye gidip Haşim'in oğlu Şeybe'yi Mekke'ye getirdi ve Kâbe'nin yönetimine ortak etti. Muttalib, yeğeni Şeybe'yi Medine'den Mekke'ye getirirken devesinin arkasına bindirmişti. Halk, Şeybe'yi Muttalib'in kölesi sanmış ve ona Muttalib'in kölesi anlamına gelen "Abdulmuttalib" demişti. Daha sonra Şeybe adı unutulmuş, Abdulmuttalib adı halk arasına yerleşmişti. Abdulmenaf'tan sonra kabile "Haşimiler" ve "Ümeyye" oğulları (Emeviler) olarak ikiye ayrıldı.
Haşimoğulları Abdümenaf, Haşim (Amr), Muttalib, Abdulmuttalib (Şeybe), Abdulmuttalib'in oğulları, Abdullah ve Ebu Talip'tir. Abdullah'ın oğlu Hz.Muhammed, Ebu Talib'in oğlu ise Hz.Ali'dir.
Ümeyye oğulları Abdülmenaf, Abdüşşems, Ümeyye, Harb, Sahar (Ebû-Süfyan), Muaviye ve Yezid'dir.
Özetleyecek olursak, önceleri Haşim ile Ümeyye arasında başlayan bu mücadele, âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz.Muhammed 'in Haşimi soyundan gelmiş olmasıyla birlikte bir kat daha arttı. Ümeyye oğullarını çileden çıkaran en büyük sebep de bu oldu.
Görüleceği üzere, İslamlık öncesi Kâbe ve Mekke'nin yönetimiyle başlayan bu iki kabilenin düşmanlıkları, daha sonra Hz.Muhammed ile onun karşıtları olan Ebu Cehil, Ebu Leheb ve Ebu Süfyan arasında devam etti.
Haber: HAZIRLAYAN: MUSTAFA CEMİL KILIÇ
Kerbelâ faciası, yalnızca 10 Ekim 680 yılında Hz. İmam Hüseyin'le Yezid arasında geçen bir olay olarak ele alınamaz. Kerbelâ olayına nasıl gelindi, bu olayı meydana getiren etkenler nelerdi? Muharrem ayı gerek dinler tarihi gerek İslam tarihi gerekse insanlık tarihi açısından olağanüstü öneme sahip bir aydır.
Bu ayda pek çok tarihsel olay yaşanmıştır. Dinsel kaynaklarda belirtildiğine göre bu ayda yaşanan başlıca olaylar şunlardır
Adem Peygamber, 10 Muharrem günü eşi Havva ile buluşmuştur.
Nuh Peygamber, 10 Muharrem günü tufandan kurtulmuştur. Ayrıca o gün gemide kalan erzakları bir araya getirerek aşure pişirmiştir. Aşr, on demektir, aşur veya aşura, Muharrem'in onuncu günü pişirilen buğday tatlısıdır.
İbrahim Peygamber, Nemrut'un attığı ateşten kurtulmuştur.
İshak veya İsmail Peygamber, kurban olmaktan kurtulmuştur.
Yakup Peygamber, oğlu Yusuf'a kavuşmuştur.
Eyüp Peygamber, ağır dertlerinden kurtulmuştur.
Yunus Peygamber, balığın karnından kurtulmuştur.
Musa Peygamber, Firavun'un gazabından kurtulmuştur.
Kızıldeniz 10 Muharrem günü Musa'ya yol vermek için ikiye ayrılmıştır.
Hazreti Muhammed, Mekke'den Medine'ye bu ayda hicret etmiştir.
Görüleceği üzere pek çok peygamber bu mübarek günde tehlikelerden kurtulmuş, düşmanları da helak edilmiştir. Yalnız bir istisna yıl var ki, işte o sene yüreklerin tâ iç kısmına kan damlamıştır. 10 Muharrem 680…
Cihâna doğan İslâm güneşinin üzerinden henüz üç çeyrek asır bile geçmemişti. Son resul Hakka yürüyeli, sadece yarım asır olmuştu. O nur deryasından feyz alan sahabelerin bir kısmı henüz hayattadır. Lâkin, hilâfet merkezinin başında bir zalim bulunmaktadır.
O zalimin adı Yezit Bin Muaviye'dir…
Yezit'in zulmünün kökü ta peygamberin vefatına ve hatta öncesine değin varmaktadır. Bu nedenle KerbelaFaciasının anlaşılabilmesi için peygamber dönemine gitmek ve Mekke'de Arap toplumu arasındaki akrabalık ilişkilerine değinmek gerekmektedir.
Kerbelâ faciası, yalnızca 10 Ekim 680 yılında Hz. İmam Hüseyin'le Yezid arasında geçen bir olay olarak ele alınamaz. Kerbelâ olayına nasıl gelindi, bu olayı meydana getiren etkenler nelerdi?
Geriye doğru dönüp, bu feci olayın tarih süreci içersindeki oluşum safhalarını görmek lazımdır. Bunun için de Kureyş kabilesi ve bu kabileyi temsil eden Haşim Oğulları ile Ümeyye Oğullarını tanımamız gerekmektedir.
Zira bu iki kabile arasındaki akrabalık derecesi ve aralarındaki husumetin nedenlerinin neler olduğunu bilmeden KerbelaFaciasını yeterince anlayabilmek mümkün değildir.
Konuya, Hz.Muhammed'in soyunun geldiği İbrahim Peygamber ve onun oğlu İsmail Peygamber ile başlayalım. Bilindiği gibi, İbrahim Peygamber, oğlu İsmail ile birlikte Kâbe'yi inşa etti. Hz. İbrahim, burada dinini yaymaya çalıştı. Daha sonra da oğlu İsmail bu görevi sürdürdü.
Hz. İsmail, Cürhüm kabilesinden evlendiği kızlarla, neslini çoğalttı. İşte yüzyıllar sonra İslam dinini ve Müslümanlığı tebliğle görevlendirilecek olan Hz. Muhammed'in soyu olan Kureyş kabilesi de İsmail Peygamber'in evlendiği Cürhüm kabilesinden gelmektedir.
Kâbe'den dolayı Mekke şehri kutsallık kazandı ve günden güne önemi arttı. Böylece Hz. İsmail'in soyundan gelen Kureyşliler, Mekke ve Kabe'ye egemen oldukları için Arap yarımadasının değişmez hakimi durumuna geldiler.
Bu arada Mekke yönetimini elinde bulunduran Huzaelilerin başkanı Huleyl, kızı Hubbey'i, Kureyş kabilesinin başkanı Kusay (Zeyd) ile evlendirdi. Huzaelilerin başkanı Huleyl ölünce de Mekke'nin ve Kâbe'nin yönetimi Kusay'ın karısına kaldı ve böylece Mekke'nin ve Kâbe'nin yönetimi , Kureyş kabilesinin başkanı Kusay'ın eline geçmiş oldu. Kusay, Kabe'yi yeniden onardı ve pek çok yenilikler yaptı. Kusay'ın ölümünden sonra Mekke'nin ve Kâbe'nin yönetimi, Kusay'ın büyük oğlu Abdüddar'a geçti.
Abdüddar'ın ölümünden sonra ise Kureyş kabilesinin başına Abdülmenaf geçti. Abülmenaf'ın tek batında doğan iki oğlu vardı ve bunlardan birinin adı Haşim (Amr), diğerinin adı Abdüşşems idi.
Abdülmenaf, Kâbe'nin yönetimini iki oğlu arasında bölüştürdü. Hacılara su dağıtımı (sikaye) ile yiyecek dağıtımı (rifade) görevleri, Abdümenaf'ın oğlu Haşim'e (Amr) verildi. Diğer görevler ise Abdülmenaf'ın diğer oğlu Abdûşşems'te kaldı. Ancak, bir müddet sonra Abdûşems'in oğlu Ümeyye, kendi yönetimlerindeki görevlerin gelirleriyle yetinmeyip, amcası Haşim'in gelirlerinden de pay almak için harekete geçti. Kâbe'nin en önemli görevlerinin, amcası Haşim'in elinde bulunmasını bir türlü sindiremiyor, sürekli kavga çıkarıyordu.
Bu kavganın nedenleri arasında Kâbe'nin öneminden dolayı Mekke'nin günden güne gelişerek, Arap Yarımadası'nın en önemli ticaret merkezlerinden biri durumuna gelmiş olması da yer almaktadır. Mekke'nin ve Kâbe'nin bu özelliklerinden dolayı Ümeyye, amcası Haşim'i bir türlü rahat bırakmıyordu.
En sonunda Haşim ile Ümeyye, mahkemelik oldular. Davayı kaybeden Ümeyye, on yıl müddetle Mekke'den Şam'a sürgüne gönderildi. Bir müddet sonra Haşim öldü. Onun ölümünden sonra cezası sona ermiş olan Ümeyye de Mekke'ye döndü. Fakat kısa bir süre sonra o da ölünce Kâbe'nin yönetimi, Haşim'in kardeşi Muttalib'in eline geçti.
Diğer tarafta Haşim'in daha önce Medine'de evlendiği eşinden Şeybe adında bir oğlu vardı. Bu çocuk büyümüş, delikanlı olmuştu. Muttalib, Kâbe'nin yönetimini eline alınca, Medine'ye gidip Haşim'in oğlu Şeybe'yi Mekke'ye getirdi ve Kâbe'nin yönetimine ortak etti. Muttalib, yeğeni Şeybe'yi Medine'den Mekke'ye getirirken devesinin arkasına bindirmişti. Halk, Şeybe'yi Muttalib'in kölesi sanmış ve ona Muttalib'in kölesi anlamına gelen "Abdulmuttalib" demişti. Daha sonra Şeybe adı unutulmuş, Abdulmuttalib adı halk arasına yerleşmişti. Abdulmenaf'tan sonra kabile "Haşimiler" ve "Ümeyye" oğulları (Emeviler) olarak ikiye ayrıldı.
Haşimoğulları Abdümenaf, Haşim (Amr), Muttalib, Abdulmuttalib (Şeybe), Abdulmuttalib'in oğulları, Abdullah ve Ebu Talip'tir. Abdullah'ın oğlu Hz.Muhammed, Ebu Talib'in oğlu ise Hz.Ali'dir.
Ümeyye oğulları Abdülmenaf, Abdüşşems, Ümeyye, Harb, Sahar (Ebû-Süfyan), Muaviye ve Yezid'dir.
Özetleyecek olursak, önceleri Haşim ile Ümeyye arasında başlayan bu mücadele, âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz.Muhammed 'in Haşimi soyundan gelmiş olmasıyla birlikte bir kat daha arttı. Ümeyye oğullarını çileden çıkaran en büyük sebep de bu oldu.
Görüleceği üzere, İslamlık öncesi Kâbe ve Mekke'nin yönetimiyle başlayan bu iki kabilenin düşmanlıkları, daha sonra Hz.Muhammed ile onun karşıtları olan Ebu Cehil, Ebu Leheb ve Ebu Süfyan arasında devam etti.
Haber: HAZIRLAYAN: MUSTAFA CEMİL KILIÇ