ALEVİ CANLAR FORUMU

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
ALEVİ CANLAR FORUMU

ALEVİ CANLAR FORUMU-TASAVVUF ARAŞTIRMA ,PAYLAŞIM

Nisan 2024

PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930     

Takvim Takvim


    katliamcı "Celâli azraili.kuyucu murat "

    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    katliamcı "Celâli azraili.kuyucu murat " Empty katliamcı "Celâli azraili.kuyucu murat "

    Mesaj tarafından Admin Paz Mayıs 24 2009, 18:27

    OSMANLI DEVLET ERKİNDEN
    TÜRKMENLER’İN DIŞLANMASI
    Başlangıçta Osmanlılar ülkelerine “RUM” diyorlardı. Yavuz’dan sonra “Osmanlı” ya da “Devlet-i âl-i Osman” denilmeye başlandı. Osmanlı Devlet yönetimi ile Kapukulu Askerleri, dirlik sahipleri “Türk olmayan”
    dönmelerden oluşmaktaydı. Bu dönme devşirmeler; asker ya da yönetici
    olarak eğitilerek ve Türkçe öğretilerek devlette görev alıyorlardı.
    Osmanlı Hanedanlığı etrafında oluşturulan helozonik dönme Asker-Sivil
    yönetici sınıfın başında hanedan aileden bir “sultan” olan devlet
    “despotik” ve üretim ilişkileri de feodal yapıda idi.
    Türklük açısından baktığımızda Akkoyunlu ve Safevi Devletleri; Osmanlılar’dan daha çok Türk’tür.
    Türkler; Osmanlılar’da “akıl ve idrak yoksunu” ikinci sınıf vatandaşlar
    olup, Ermeni-Rum-Yahudi-Kürt-Arap vb. unsurlar daha ön plandaydı.

    İstanbul’un fethi Türkler açısından önemli bir dönüm noktasıdır. 29
    Mayıs 1453 Salı günü İstanbul’u Bizans devlet ve Ortodoks Kilise
    yöneticileri Osmanlılara teslim eder. Fatih Sultan (II. Mehmed’in) de 2
    gün sonra Ayasofya Kilisesi ile Bizans İmparatorluk sarayına giderek
    törenle Bizans ve Osmanlı devlet erkanını kabul etmesiyle de Osmanlı
    İmparatorluğu ilan edilmiş olur.

    Bu durum aynı zamanda Bizans tahtına Fatih Sultan Mehmet’in getirilmesi de demektir. İstanbul’un fethi Türk tarihçilerinin abarttıkları kadar önemli bir askeri kuşatma ve muharebe değildir. Osmanlı
    II. Veziri Rum Zağanos Paşa gibi dönmelerin ve tükenmiş, çürümüş Bizans
    yöneticilerinin işbirliğiyle ve de direniş gösteren grupları katledilme
    operasyonu ile İstanbul alınmıştır. Rum Zağanos Paşa gösterdiği bu
    maharetten dolayı Vezir-i Âzamlığa (başbakanlığa) getirilmiştir.
    İstanbul alınmasıyla, Zağanos Paşa ile birlikte dönme devşirmelerden
    (Enderunlu) 34 vezir atanmıştır. Vezir-i Azam
    Çandarlı Halil Paşa ve Türk vezirler görevlerinden alınmıştır. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u başkent yapmış, kendisini Edirne’de tahttan indiren Vezirleri ve Türkmen Beylerini görevden alarak sürmüştür. Bizans Devlet müesseselerine uygun yeniden devlet yapılmasını gerçekleştirmiştir. Şeyhülislamlık
    müessesesini ve Müftülüğü de “Fener Rum Ortodoks Patrikliğine” benzer
    bir yapıyla Ortodoks İslam (Sünni) şeriat organizasyonuna
    dönüştürmüştür. Çandarlı Halil Paşa tutuklanarak Edirne’ye gönderilmiş
    buradaki hapishanede işkence edilerek tüm para ve mallarına el konmuş;
    Temmuz 1453 başında da katledilmiştir.
    İstanbul’un başkent olması, Fatih Sultan Mehmet ile yeni bir döneme girilir:T
    ürk aristokratları ve Türk halkı devlet yönetiminden tamamen dışlanır.
    Padişah üzerindeki etkileri sona erer. Türklerin yerini Padişahın
    otoriter görüntüsü altında; dönme devşirme Kapıkulu-Enderun zümreleri
    devlet erkine sahip olurlar.
    II. Bayezit’in yeni fethettiği Modon, Koron, Navarino, Mora, Draç gibi
    yörelere Anadolu’daki Kıızlbaş zümreleri çoluk-çocuk, kadın-erkek
    yüzleri demirle dağlanarak zorla sürülerek iskana tabi tutulurlar. Aynı
    tip uygulamalar Fatih döneminde Karaman ve Konya’da da olmuştur. Rum
    Mehmet Paşa bölgede zulüm ve katliam yapmıştır. ******’ün ataları da
    bu yöreden alınarak o yıllarda bugünkü Makedonya’nın Jupa bölgesinin
    Kocacık Köyü’ne iskan edilmiştir.
    Fatih ve Bayezıt döneminde; Akdeniz, Ege ve İç Anadolu Türkmenleri
    oymaklar ve kafileler halinde Akkoyunlu ülkesine ve bugünkü Kuzey ve
    Güney Azerbaycan’a göç ederler. Şeyh Cüneyd ve Şeyh Haydar bu Türkmen
    topluluklarını örgütlerler. Erdebil Tekkesi’nde Türkmen yaygınlaşır ve
    merkezi olarak örgütlenir. Şah İsmail’in önderliğinde 24 Oğuz Boyundan
    olan 72 Türkmen Oymak Beyi ve 40 Seyyid Ocağından dedenin katılımıyla
    Erzincan’ın Sarıkaya yaylağındaki “Türkmen Kurultayı”nda Safevi
    Devleti”nin kuruluşuna karar verilir. Devlet 9 Eylül 1502 günü
    Tebriz’de kurulur.
    I. Selim (1512-1520)’in tahta geçmesiyle Türkmen sürgün ve katliamları
    daha da vahim bir hal alır. 1514’deki Şah İsmail ile Yavuz Selim
    arasında geçen
    Çaldıran Savaşı öncesi ve sonrası Anadolu’da; tarihi kaynaklar 40 ila 100 bin civarında Türkmenin katledildiğini yazmaktadır. Şafi mezhebinden Nakşibendi tarikatından Kürt mollası Şeyh İdris-i Bitlisi’nin önerisi ve planlamasıyla Doğu ve Güney Doğu Anadolu’dan Türkmenler sürülerek katledilmişlerdir.
    Türkmenlerin hakim oldukları idari beylikler ve toprakları; “yurtluk ve
    ocaklık” adı altında Yavuz’un imzaladığı boş fermanları, İdris Bitlisi
    oldurarak 400 Kürt Aşiret reisine, ağasına vermiştir.
    Yavuz Selim tarafından Erzincan Valiliğine atanan (dönme) Bıyıklı
    Mehmet Paşa ve danışmanı İdris Bitlisi bölgede terör estirirler. Kurban
    Bayramında Osmanlı muhafızları Türklere saldırarak binlercesinin
    kafasını keserek Erzincan’a getirip şehirde, kafataslarından minare
    yaparlar.
    Bıyıklı Mehmet Paşa Osmanlı Ordusu ile İdris Bitlisi’nin topladığı 10 bin Kürt gönüllüsüyle; Munzur dağlarına çekilen
    Şah İsmail’in Erzincan Valisi Nur Ali Halife
    Haziran 1515’de Ovacık yöresindeki Tekir Yaylağı’nda bularak bir
    bölümünü kılıçtan geçirirler, diğerleri kaçarlar. Dersim yöresinde
    Osmanlı ordusu ile Palu Beyi Çemşid ve İdris Bitlisi komutasındaki Şafi
    Kürt gönüllüler; on binlerce Türk Kızılbaşı katlederler. Artık Yavuz’un
    adı Aleviler arasında Yezit ile birlikte anılmaya başlanır ve lanet
    okunur. Yavuz Selim’in Mısır’ı alması ve 74. İslam Halifesi olması ile
    Sünnilik resmi ideoloji haline gelir ve Osmanlı İslam Devlet kimliği
    oluşur. Osmanlı sınırlarının genişlemesiyle de “Roma İmparatorluğu”
    varisi olur.
    Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) dönemi İslami kabuk içinde ama
    çeşitli uluslardan oluşan Osmanlı devlet tam bir “Roma İmparatorluğu”
    halini alır. Bu dönemde yine Türklere zulüm, şiddet ve katliamlar devam
    eder. Kürt kökenli Şeyhülislam Ebussu’ud Efendi (1545-1574)’in verdiği
    fetvalarla Türkmen katliamı, “İslam Şeriatı”na göre meşruluk kazanır.
    Bugün Sünni ilim adamları tarafından “huşu ile anılarak evliya
    mertebesi”ne çıkarılan Ebussu’ud Efendi, Türk katliamcısı, lanet
    okunacak bir zalim, İslamiyeti çıkarlarına göre yorumlayan cellat bir
    din ulamasıdır.

    Hırvat kökenli ve Nakşibendi tarikatından Kuyucu Murat Paşa da;
    6.12.1606’da Sadrazam olduktan hemen sonra Anadolu’da geniş çaplı
    Türkmen katliamı harekatı başlatır. 70 bin Türkmeni diri diri
    kazdırdığı kuyulara gömdürür.
    Türklerin tarihinde aynı yörede
    olan Malazgirt ve Çaldıran savaşları iki karşıt dönemeçtir. Selçuklu
    Sultanı Alpaslan; Bizans’ın sınırlarını korumak isteyen İmparator
    Romanus Diogenes’i 26 Ağustos 1071’de yenerek Anadolu (Rum)’nun
    kapılarını Türklere açmıştır. Bizans başkenti İstanbul’un sahibi Yavuz
    Sultan Selim ise; Şah İsmail’i 24 Ağustos 1514’de yenerek Anadolu’nun
    kapılarını Türklere kapatarak; Alparslan ve Oğuz-Türkmen boylarından
    Bizans’ın intikamını almış ve doğu bölgesi hudutlarını da Kürtlerin
    korumalığına bırakmıştır.



    ALLAH EYVALLAH....

      Forum Saati Ptsi Nis. 29 2024, 16:59