ALEVİ CANLAR FORUMU

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
ALEVİ CANLAR FORUMU

ALEVİ CANLAR FORUMU-TASAVVUF ARAŞTIRMA ,PAYLAŞIM

Mayıs 2024

PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
  12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  

Takvim Takvim


    ALEVİLİĞİN İLK YAZILI KAYNAĞI: Ummu’l Kitap

    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    ALEVİLİĞİN İLK YAZILI KAYNAĞI:  Ummu’l Kitap Empty ALEVİLİĞİN İLK YAZILI KAYNAĞI: Ummu’l Kitap

    Mesaj tarafından Admin Paz Mayıs 24 2009, 18:39

    ALEVİLİĞİN İLK YAZILI KAYNAĞI: Ummu’l Kitap

    İsmail Kaygusuz


    W. İvanow’un verdiği bilgiye göre, Ummu’l-Kitab’ın bilinen en eski
    versiyonu, St. Petersburg Rusya Bilimler Akademisi Asya Müzesi’ndedir.
    1879 yılında Pamir İsmailileri arasında Shughnan’da bulunmuş olan
    kitap, küçük boyda 210 elyazması sayfalık (folios) ve eski Farsça
    (Pahlavi) dilinde yazılmıştır. Kitabın ilk baskısı 1914’te I. I.
    Zaroobin tarafından bu kopyaya dayanılarak yapılmıştır. Bombay’da
    bulduğu iki kopyanın da yardımıyla W.İvanow, bazı karşılaştırma ve
    tamamlamalarla Ummu’l-Kitab’ın metnini bütünleyerek önce Revue des
    Etudes Islamiques(1932, s.419-482)’de ‘Notes sur l’Ummu’l-Kitab’
    başlığıyla geniş bir makale, daha sonra 1937’de ‘Der Islam’(Zeitscrift
    für Geschichte und Kultur des Islamischen Orients)de yorumları ve
    gramer düzeltmeleriyle birlikte tam metni yayınladı. Özgün kitabı 10 ve
    11.yüzyıla tarihlemesine (hatasına) rağmen, içeriğinin İran körfezi
    çevresindeki Karmati inançlarının yansımaları olduğu ve özellikle
    kitapta İmam Bakır’ın hocası olarak adı geçen kişinin Abdullah İbn Saba
    adını taşıdığı yönünde saptamaları oldukça önemlidir. Gerçekte
    Ummu’l-Kitab’dan sonra dai Mansur al-Yaman tarafından 870’lerde
    yazılmış Risalat al Alim wa’l Ghulam adlı eserle yakınlığının
    belirtilmesi geçerli bir önem taşımaktadır.


    Ummu’l Kitab’ın yazılış tarihini yukarıda söylendiği gibi İvanow
    11.yy.ın başlarına koymakta. Madelung kitabın son biçiminin 12.yy.ın
    başlarında alındığına inanmaktadır. Henry Corbin ise 8.yy.ın ortalarına
    kadar indirerek son noktayı koyuyor. Bunları anımsattıktan sonra
    F.Daftary şunları söylemektedir:

    “Gnostik efsane biçiminde düzenlenmiş Ummu’l-Kitab’ın terminolojisi ve
    kozmogonyasını (Evreninin yaratılış kuramını) inceleyen son bilimsel
    araştırmalar, (E.F. Tijdens, ‘Der Mythologisch-gnostisch Hintergrund
    des Ummu’l-Kitab’ Acta Iranica, 16(1977) s.241-526 ve H.Halm,
    Kosmologie und Heilslehre der Frühen İsmailiyya, Wiesbaden, 1978,
    s.142-168) Mukhammisa adını taşıyan eski bir aşırı Şii grup tarafından
    yaratıldığı sonucuna varmaktadır. Bu sonuncuyu, ruhun bir bedenden
    diğerine geçmesi gibi inancın kuramsal özelliği ve ayrıca kitapta
    gnostik adı Salsal olan Salman al-Farisi desteklemektedir. Gerçekten
    Salman ve Abul Hattab birlikte, metinde kutsal bir formül içinde tekrar
    tekrar zikredilmektedir. Mukhammisa ya da Pendatistler, 8.yüzyılın
    ikinci yarısında Küfe’de ortaya çıkmış ve Al Kummi’ye göre bir Hattabi
    gruplardan biriydi. Onların inancında Muhammed, beş farklı kişide, yani
    Muhammed, Ali, Fatima, Hasan ve Hüseyin’de gözüken tanrının kendisiydi.
    Ayrıca onun Adem, Nuh, İbrahim, Musa ve İsa olarak ortaya çıkmış
    olduğuna, Salman’ın da daima Bab (kapı) olarak yanında bulunduğuna
    inanıyorlardı…” (F.Daftary, agy.s.100-101)

    Aslında Daftary’nin iddia ettiği gibi yeni araştırmalar, Henry
    Corbin’in Ummu’l-Kitab üzerindeki saptamalarından fazla ve değişik
    birşey getirmemiştir. Onun bu kitap hakkında verdiği bilgiler ve birkaç
    yapıtından derlediklerimizi yazmadan önce, W. İvanow’un Ummu’l Kitab’ın
    anlaşılmasına kolaylık olsun diye hazırlamış olduğu ‘sorular tablosunu’
    vermek yerinde olacak. Bunlar, özgün metindeki sayfa numaralarıyla
    (ayraç içinde) birlikte, kitabın yanıtlarını verdiği, açıklamalarını
    yaptığı bir çeşit konu başlıkları niteliğindedir:

    “Ummu’l-Kitab, giriş söylencesi olarak
    değerlendirilebilecek kısım ile müritlerinin yanıtlaması için İmam
    Muhammed Bakır’a yönelttikleri farklı soruların yeraldığı bölümden
    oluşmaktadır. Yapıtın başındaki bu soruların bazıları, onları
    ayırtetmeğe gereksinim duyulmayacak kadar birbiriyle yakından
    ilgilidir. Bunlar evrenin yaratılışıyla ilgili konuları anlatır. Fakat
    yapıtın ikinci yarısında sorular daha gelişigüzel yeralmıştır. Birinin
    nerede sona erdiğini ve diğerinin nerede başladığını bulmak daha
    kolaydır. Böylece referansları kolaylaştırmak için aşağıdaki biçimde
    bir sorular tablosu düzenlenebilir:

    1) Tanrının insan biçiminde görünüm alanlarına çıktığına inanma zorunluluğu (53)

    2) Besmele tertibinin simgesel anlamı ve onun Evreni ve Tanrılığı ilgilendiren dolaylı anlatımları (60)

    3) Yaratıcı Kişi ve onun sıfatları (77)

    4) Tanrılığı aşma kuramının reddi (kabul edilmezliği) ve onun sıfatlarını bilmenin olanaksızlığı (91?)

    5) Divanlar, ya da küreler (yıldızlar) arası kozmik ‘saraylar’(96)

    6) Evrenin yaratılışı (119)

    7) Maddesel dünyanın ve insanın yaratılışı; Tanrının insan (cinsiyle) ile sözleşmesi (167)

    Cool Maddi dünyadaki zevk-lezzet alanı (225)

    9) İnsanın fiziksel yaşamının doğası(233)

    10) İrade özgürlüğü (238)

    11) ‘Aşure’nin ve 10 rakamının simgeselliği (247)

    12) Kuran (250) (ayrıca 27.soru)

    13) Düşlerin doğası(256)

    14) Ruhların yeniden doğuşu (268) (ve 32.soru)

    15) Baytu’l-Mamur (265) (ve 19.soru)

    16) Nuh’un gemisi ve peygamberlerin simgeleri (268)

    17) Muhammed’in Miracı, Ali’nin Zülfikar’ı ve Kaim(279)

    18) Tanrının kaç tane tahtı vardır? (288)

    19) Kabe, Baytu’I-Mamur (291 ve 15.soru)

    20) Dünya neyin üzerinde durmaktadır?(302)

    21) Adem cennetten kovulduğunda düştüğü dünya (yer) hangisiydi?(306)

    22) İnsan kalbinden çıkıp yükselen ruhlar (308)

    23) Günah ve Necat-kurtuluş (323),

    24) Sırat (393)

    25) Kıyamet (345)

    26) İnsan vücudunda saklı yedi ışık (350)

    27)
    Kuran’ın Sureleri (355) (ve 12.soru)

    28) Astronomiye ait düşüncelerin simgeciliği (363)

    29) Namazın açıklanması (367)

    30) Oruç vb.(370)

    31) Ölüm Melekleri (376)

    32) Ruhların yeniden doğuşu (386) (ve 14.soru)

    33) Hangi ruhlar kurtulur? (388)

    34) Ölümden sonra bedenin kendisi nereye gider?(395)

    35) Farklı Ademler ya da insan doğasının farklı görünüşleri (406)

    36) Adem’in başı gökyüzüne nasıl değer?(410)

    37) Bilgin insanlar niçin bazan basit şeyleri anlamazlar?(411)

    38) Adem’in elbiseleri (415-419) (Ummu’l-Kitab, ed. W.Ivanow, printed off ‘Der Islam’…Berlin and Leibzig-1937, s.7-9)

    IV.5. j) Henry Corbin’in Ummu’l-Kitab Üzerinde Görüşleri, Yorumları ve Kitabın Özeti

    ALLAH EYVALLAH .bilgiyle dost kalın saygılar..
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    ALEVİLİĞİN İLK YAZILI KAYNAĞI:  Ummu’l Kitap Empty Geri: ALEVİLİĞİN İLK YAZILI KAYNAĞI: Ummu’l Kitap

    Mesaj tarafından Admin Paz Mayıs 24 2009, 18:40

    ALEVİLİĞİN İLK YAZILI KAYNAĞI: Ummu’l Kitap

    İsmail Kaygusuz




    8. yüzyılın ruhsal mayalanmasından günümüze pek az metin kalmıştır.
    Ancak bunlar, antik gnostisizm ile İsmaili inancı arasındaki bağı
    yeteri kadar duyumsatır. Bu metinlerden en eskisi “Örnek ya da Ana
    Kitap” anlamına gelen Ummu’l-Kitab’tır. Eski Pers diliyle zamanımıza
    ulaşmıştır. Bu özgün metin olabileceği gibi, Arapça orijinalinden
    çevrilmiş de olabilir. Heterodoks İslam olarak proto-Aleviliğin, ya da Corbin’in deyimiyle ilk Şii gnostisizminin ( tasavvuf bilgeciliği, marifetçilik) ilk aldığı biçimi ve bu yöndeki inanç ve düşünceleri katıksız yansıtmaktadır. Kitap İmam Muhammed Bakır ile üç müridi (Abdullah al-Ansari, Cafer al-Jufi ve Muhammed b. al-Mufaddal) arasında geçen bir sohbet olarak sunulur. Egemen ögelerden mistik harfler
    (Jafr) öğretisi, Gnostik Markos okulundan esinlenmiştir. Bu
    Hristiyanlık gnostisizmi ile İmamolojinin benzerliğine götürür bizi.
    (Henry Corbin, Histoire de la Philosophie Islamique, 4.baskı,
    Paris-1986, s.116)

    Ummu’l-Kitab’ın giriş bölümü (Prologos), kutsal İmamın (Muhammed Bakır) çocukluğunu
    sergiler. Öğretmeni Abdullah ibn Saba (1), ona aritmetik biliminin
    erdemlerini ve harflerin, yani felsefe alfabesi jafr’ın simgesel
    değerlerini öğretmek üzere derse başlar. Fakat daha birinci harf olan
    Elif’de roller tersyüz olur. Bilgisi kısa zavallı öğretmen öğrenci
    olur, çocuk İmam da onun öğretmeni...Böylece sahnede, Thomas İncil’inde
    belirtilen ve aynı zamanda Epistula Apostolorum’dan bilinenler
    yinelenir. Çocuk İmam açıkça ve sade bir biçimde İsa’nın yerine
    konulmuştur. Onlar arasında, daha önce biçimlendirilmiş gözlemi
    onaylayan bir olay vardır. Fakat burada zikredilen artık, İncil
    yasasının gnostik versiyonu değil, bir proto-İsmaili yazarının
    değerlendirmesi, apocryphes (yazarları belli olmayan kutsal metinler)
    denilen metinlerdeki içeriğin alınarak işe yarar hale getirilmesidir.
    (Henry Corbin, Temps Cyclique et Gnose İsmailienne, Paris-1982, s.184)

    Bu proto-İsmaili kitabının bir başka karateristik çizgisi, beşler kümesine verdiği üstünlükte görülür. Yani, Evrenini oluşumunu Pentadism’e (Beşler, beşçilik) bağlamaktadır. Büyük sonsuzluktan (doğan) beş ışık, hudutların hududunda göksel Saray(ın bulunduğu) Beyazlık Denizi (Bahr al-bayza) içinde beş renk oluşturuyor. Bu ışıklar(nurlar), aynı ışıktan bir kişinin (şahs-e nurani) görünüşleri (zuhuratı) ve üyeleridir. Dünya insanlığı (bashariya=beşeriyet) planında insan biçimine bürünmüş olan bunlar, Muhammed, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin olarak gözükürler; yani ‘hırkanın altındakiler (ashab al-kisa)’.
    Bunların tanrısal görünüm alanına çıkma (theophanique) işlevi, aynı
    zamanda onikimamcı Şiiliğin marifetçiliğinde (dans la gnose) de öncel
    plandadır. (Kuran’ın 33.suresinin 33.ayetine dayandırılarak Ehlibeyt’in kutsallaştırılması sözkonusudur: Cebrail gözüküp, ‘Ben de siz beşlerin altıncısıyım’ demiştir) Beyazlık Denizi’nin altında herbirinin kendisini farkettirici (krizalit, ateş, kırmızı, zümrüt, viyolet, güneş, ay, lacivert (lapislazuli) ve su gibi) renkleriyle 9 gök (kubba yahut diwan)sıralanmıştır. Herbiri içinde, Beş Kişi (shakhs e-nurani) sırayla, Beyazlık Denizi’nin beş meleği (önce Cebrail, Mikail, İsrafil, Azrail ve Suriel; sonra Akıl, Nefis,Jadd, Fath, Hayal vb.) olarak görünür. Bu theophanique grup, hepsini birleştirici yahut onların Efendisi ve ‘Altıncısı’ gerçek inananın düşünen Ruh’unda (ruh natıqa) beş nurun birleştiği Kalb dünyası (zemin-i Dil)
    olan bu Küçük Evrene (mikrokosmos) ulaşıncaya kadar tanrısal zuhuru
    sürdürürler. Bu mikrokozmik gerigelmenin içine kadar beş Işıklar,
    ‘Üyelerinin’ tanrılaşması üzerine meşhur tartışmaların bir diğer
    İsmaili örneklemesiyle benzeşim oluşturur. (Manicheizm’de: Beş ruhsal
    üye ya da beş Shekhina; Işık cenneti Kralının kendini göstermeleri ve
    konutları; Yaşayan Ruh’un (Spiritus vivens) beş oğlu; Işığın beş elemanı;
    ilk insan, Hürmüz’ün zırhı ve oğlu; her insanın içindeki beş ruhsal
    eleman yahut erdem; bütün beşli gruplar birbilerini simgelerler.
    Pistis Sophia (İnanç bilgeliği) gnostiğinde: Birinci
    emredici ve ışığın beş sektörü, büyük peygember ve onun beş yardımcısı.
    Basilid sisteminde:beş hypostases, beş belirgin ve öndegelen kişi..)
    Aynı şekilde İslami ortamda da beşli tanrısallığın inananları özel bir ad altında kendilerini gösterdiler: Mukhammisa, yani Pentadistler (Beşleri, yani Ehlibeyti tanrılaştıranlar) (H.Corbin, Temps Cyclique.s.185)

    Bundan başka bu beş kişiden herbiri, diğerleriyle birlikte kendi
    bireyselliğinde tamamlanarak ortaya çıkıyordu. Çocuk İmamın öğretmeni
    Abdullah İbn Saba, başta anlatılan, bu beş tanrısal kişinin peşpeşe
    vecd halinde zuhurunun tamamlanması olayıyla altüst olur. Herbiri kendi
    sırasında, tekil olarak birinci kişiyi açıklayarak, diğerleriyle Unio
    Mystika (mistik birlik) halinde ve her kere aynı zamanda kendi bireysel
    özelliği içinde konuşur; diğer hepsi de aynı şekilde. Burada
    belirleyici kategori, tanrısal görünüm alanına çıkışın, tıpkı bir
    kathenothéisme (tanrısal giysiye bürünme?) gibi işlev yapmasıdır.
    Bütünün bireyin içinde varolması, özellikle Fatima’nın varlığı ve
    ayrıcalıklarını görünüme sunduğu terimlerle açıklanır. Bu terimlerin
    ifade ettiği bir başka plastik illüsrasyon (heykel betimlemesi) vardır
    ki, bu sahnede
    vahiy meleği Cebrail, nurdan kubbelere sürgün edilmiş olanlara bir
    cennet imajı gösterir. Bu imaj Fatima’nın kişiliğidir. Fatima cennette
    bir taht üstünde oturmaktadır. Kolyesi, kılıcı ve kulağındaki küpeleri
    Muhammed’i, Ali’yi ve Hasan ile Hüseyin’i simgelemektedir. Bir başka
    ‘hakim temayı’ burada belirtmek gerekiyor:
    Salman’ın Salsal
    (2) adıyla karşıt inançtaki, doğrusu inançsız (antagonist) Azazil ve
    askerlerine karşı yedi kez verdiği mücadele, ya da yaptığı savaşlar
    (3). Salman al-Farisi’nin ilk melek figüründe Tanrıya yaklaştırılması,
    proto-İsmailik gnostik inancının karakteristik bir görünüşünü
    vermektedir.

    İnançsızın adı (Azazil) bile, Henoch kitaplarında geçen Hermon dağı
    üzerinde toplanan meleklerin başkaldırısını yöneten kimseyi açık bir
    biçimde bize anımsatır. Buna rağmen, büyük melek Mikail’i birleşmeye ve
    ihtilale katılmaya çağıran, tanrısal buyuruculuğundan başka merhametten
    etkilenmiş büyük melekten bir yansıtmayı öbüründen ayırdığı gibi,
    Henoch (İnclinden) farklı olarak burada mücadelelerin aşama aşama
    dramasını görmekteyiz. Bu dramanın öncesinde ‘Gökyüzündeki prologos’
    vardır. Belirtmek önemlidir ki, bütün kutsal tarih fikri olarak, daha
    sonraları İsmaili tanrısal felsefesinin (Theosophie) büyük Risalelerini
    geliştirecektir. ‘Çok Yüce Kralı’ yeniden tanıma ve aynı zamanda
    Salman’a tapma çifte çağrısına Azazil, aynı meydan okuma ve aynı
    yadsımayla girişilmiş yedi saldırıyla yanıt verir. Bu yadsımaların
    herbiri, her ışıktan kubbenin saygıdeğer betimi ve özelliği olan şahane
    renklerin birine hesabını verir. (H.Corbin, agy. s.186)

    Eğer burada Salman’ın, büyük Kıyamet Meleği Mikail’in rolünü
    üstlendiği söylenebilirse, o zaman kesin bir biçimde belirtmek gerekir
    ki, Bogomil inancında sunulduğu gibi, Melek Mikail ‘Tanrının oğlu’
    olacaktır. Burada Salman gerçekten, bazan
    örtülü veya açık mutlak Tanrılığı temsil eden büyük göksel prenstir;
    onun Kapı’sı (Bab) ve Örtü’südür (Hicab).
    Ama bu deuteros
    Theos ‘u (ikinci Tanrı), iyi ve yabancı Tanrının karşıtı olan
    Marcion’nun demiourgosu yasa Tanrısıyla karşılaştırmak da uygun düşmez.
    Belki sadece, Salman’ın tanrısal açınımı (mazharı) ile bir ilişki
    kurulabilir. Onun da ötesinde, buradaki Salman’dan bir ‘Anthropos
    céleste’, yani ‘Göksel İnsan’ yaratma olayı vardır. Tanrı Salman’a
    hitabeder: “Ey Salman sen benim kapım-eşiğim ve kitabımsın…Sen
    benim adaletimsin... Sen benim resulum-elçim ve tahtımsın…Sen benim ve
    ben senin koruman altındayım…Benim ruhum senin örtünle (hicab) görünüm
    alanına çıkar (Mon Esprit s’epiphanise par ton Voile)…Ben senin
    Efendi’nim ve sen inananların Efendi’sisin…Sen bütün göklerin ve
    yerlerin Efendisi, Sultanısın..
    .Ummu’l Kitab, s.172) Meleklere Adem’e secde etmelerini emreden sadece melek Mikail değildir. Aynı zamanda melekler, bizzat onun (Salman’nın) önünde de secdeye kapanmaları buyruğunu almışlardır. (Ummu’l Kitab, s.143; Kur’an,
    7/11) Olay, dönüşümden dönüşüme (devri daimden devri daime) yankısının
    yeryüzüne çarpttığı (aksettiği) bir dramaya, ‘Gökyüzündeki prologos’
    olarak yazılır. Peygamberliğin bütün devrini düzenleyen Yedi Devir
    (dönüşüm) ile Salman’ın Yedi Savaşımı arasında aynı biçimde zaman
    birlikteliği ve ilk örnek (archétypique et synchronisme) ilişkisi
    vardır. Devrimizin şafağında, İblis-Ahriman yersel Adem’e karşı,
    Azazil’in göksel Adem Salman’a karşı saldırısını tekrar ettirir. Küçük
    dönüşümlerin herbiri, tam dönüşüm içine kaydolur; herbiri kendi
    sırasında Azazil-İblis ve onun lanetli takımının varlığını ispatlar
    (H.Corbin, agy.s.187).

    ALLAH EYVALLAH ..bilgiyle dost kalın..saygılar

      Similar topics

      -

      Forum Saati Paz Mayıs 19 2024, 11:52