Nef (Sahın): Yapılarda sütunlarla ya da payelerle ayrılan her bir bölüm. Yol. Nekropol: Antik Yunan ve Roma kentlerinde genellikle kentin dışında yer alan mezarlık alanı. Neo-Klasik (Türk):
19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında bir sanat akımı. Eski Türk
ve İslam sanatından alınmış mimari ve süsleme öğelerinin kullanılması
ile ortaya çıkan ilk ulusal akım. Neo-Klasisizm:
18. yüzyılın ikinci yarısında Almanya’da ortaya çıkan, ancak Fransa’da
daha çok uygulanma olanağı bulan ve antikiteden esinlenerek klasik
formlara dönüşü amaçlayan sanat anlayışı ve üslubu. Nesih: Metinlerin kopya edilerek çoğaltılmasında kullanılan yuvarlak karakterli bir yazı üslubu.Niş: Duvarda küçük ölçüde ve düzgün girinti. Odeon:
Sözcük anlamı Grekçe “şarkı söylemek” olan Odeion, içinde müzik yapılan
yerdir. Çoğu kez küçük bir tiyatro biçiminde ve genellikle üstü kapalı
bir yapıdır. Orientalizan-şarkkâri Üslup:
ı.Ö. 8. yüzyılda gelişen kolonizasyon hareketlerinin sonucunda Doğu’ya
özgü panter, aslan, geyik gibi hayvanların; lotus palmet gibi bitki ve
çiçeklerin; sfenks, grifon gibi fantastik yaratıkların Yunan sanatında
yaygın bir biçimde kullanılmasıyla oluşan üslup. Orientalizm:
Batı resim sanatında Delacroix gibi sanatçıların öncülüğünü yaptığı,
konusunu Doğu’dan alan sanat yapıtlarına yer verilen üslup. Oyma Ajur: Delikli olarak uygulanan süsleme biçimi. Palmet:
ılkçağ sanatından beri kullanılan bir bezeme motifi. Dilimli simetrik
yaprak şeklinde olup, adını Yunanca palma = el sözcüğünden alır. Pandantif: Kare altyapıdan kubbe eteği olan daireye geçiş öğesi. Payanda: Destek, yükü karışlamak üzere eklenmiş duvar parçası. Paye: Örülerek meydana getirilmiş tek taşıyıcı. Ayak. Perdah Tekniği (Lüster):
Perdah tekniği çini ve keramik alanında bir sır üstü çalışmasıdır. Kap
istenen renkte sırla sırlanıp fırınlandıktan sonra perdah adı verilen
madde ile istenen örnekler yapılır ve az hararetli, dumanlı bir fırında
tekrar fırınlanır. Bu fırınlamadan sonra, kap madeni bir parlaklık
kazanır. Pieta:
ısa’nın betimleniş türlerinden biri. Bu türde ölü ısa’nın gövdesi
annesinin kucağında ya da kolları arasındadır. Kökeni 14. yüzyıl
Almanyası olan bu kompozisyona daha çok resim sanatında rastlanır. Ama
heykel alanında da çok önemli örnekleri vardır. Portal: Taç kapı, Tâk kapı adı da verilen bezemeli ana giriş. Rakursi:
Bir nesnenin perspektif kurallarına uygun olarak kısaltılarak
gösterilmesi. Örneğin bir resimde tuval yüzeyine dik olarak
yerleştirilmiş herhangi bir nesne bu yöntemle verilir. Realizm: Romantisizme tepki olarak doğmuş, görünen gerçekliği olduğu gibi tuvale aktarmayı amaçlayan sanat akımı. Renkli Sır Tekniği:
Osmanlılar tarafından uygulanan bir çini tekniği. Bu teknikte boya
kullanılmaz. Sırın kendisi renklidir. ılk olarak, levha üzerinde
sırların birbirine karışmasını önleyen, kontur oluşturan bir madde ile
sınırlar belirlenir. Daha sonra, istenilen renkli sırlar boya gibi
kullanılarak levha renklendirilir ve fırınlanır. Isı kapışsında eriyen
sırlar kontur içinde kalarak birbirlerine karışmazlar. Revak:
Sütun ve payeler tarafından taşınan kemerler arkasında yer alan, üstü
örtülü uzun bölüm, güneş ve yağıştan korumalı yürüme bölümü. Portik. Reyhanî: Muhakkâk adı verilen yazı çeşidinin küçüğü. Ribat: Kaynağı ileri karakol anlamında olan yarı askeri yapılar. Sonradan, han ve kervansaraylar için geç döneme kadar kullanılan yerleşik bir terim. Rik’a:
Türklerin ortaya çıkardığı bir yazı çeşidi. “Mim”lerin gözü kapanmış,
“Sin” ve benzeri harflerin dişleri kalkmış, noktalar çizgilere
dönüşmüştür. Daha çok el yazısında kulllanılır. Rokoko:
18. yüzyılda ortaya çıkan süslemeci sanat akımı. Resim sanatında saray
yaşamından alınan konular ön plana geçmiş, heykeller dekoratif amaçlı
biblolara dönüşmüş, mimaride ise bitkisel motifli bezemeler tavan ve
duvar yüzeylerinde süsleme amacıyla bolca kullanılmıştır. Romanesk:
Karolenj dönemini izleyen ve Gotik’e geçişi sağlayan dönem. Bu dönem
mimarisinde kitlesel görünüm, ağır bir taş işçiliği ve kaba oranlar
dikkati çeker. Romantisizm: 18. yüzyıl sonlarında ortaya çıkan ve aklın kurallarına karışt, duyguların yansıtılmasına önem veren sanat akımı. Salbek: şemsenin iki ucunda bulunan tepelik biçimindeki uzantılar. Sella (Cella): Eski Yunan ve Roma’da içinde kült heykelinin korunduğu, tapınağın en kutsal bölümü. Sfenks: Başı ve gövdesi farklı türlerden (genellikle başı kadın ve gövdesi aslan gibi) oluşan fantastik yaratık. Sfumato:
Hava perspektifi. ılk kez Rönesans’ın büyük ustası Leonardo’nun
yapıtlarında rastlanan bu yöntemde figürlerin arkasında uzanan manzara
gittikçe soluklaşır, buğulu gri bir ton alır. Bu yolla izleyicide bir
derinlik etkisi uyandırılır. Rönesans dönemine kadar çizgisel
perspektifle sağlanan derinlik, bu buluşla daha inandırıcı ve gerçekçi
bir boyut kazanmıştır. Sgrafitto:
11. yüzyıldan ilk Osmanlı dönemine değin kullanılan keramik tekniği.
Kullanılan hamur kırmızı renkli, kaba ve gözeneklidir. Kap
astarlandıktan sonra sivri uçlu bir aletle motifler çizilir ve
istenilen renkte saydam bir sırla sırlanır. Çukur kısımlarda sır daha
koyu, diğer yerlerde ise daha açık olarak motifler belirlenmiş olur. Sır: Keramikler üzerinde koruyucu, cam benzeri tabaka. Sıraltı tekniği:
Keramik boyalarının bisküvi halindeki keramikler üzerine boyanarak
üstlerine sır çekilmesi, boyaların sır altında kalması ile oluşan
teknik. Silme: Duvar yüzeylerinde süsleme amacıyla yapılmış şerit biçimindeki çıkıntılara verilen ad. Sit:
Site, city sözcüklerinin dilimize geçen şekli. Kapalı bir grup
oluşturan yapı toplulukları, birbirinden ayrılmadan korunması gereken
alanlar için teknik terim olarak kullanılmaktadır. Slip Tekniği:
ılk dönem Osmanlı keramiklerinde hamur kırmızıdır. ışte bu kırmızı
rengi kapamak, beyaz ve düzgün bir yüzey elde etmek için keramikler
astarlanır. Slip tekniğinde de esas olan bu astardır. Bu teknikte
süsleme astarla yapılır. Burada astar, normaldeki halinden daha
koyudur. Kırmızı hamurlu kap üzerine, istenen motiflere göre fırça ile
astarla süsleme yapılır ve istenen renk, saydam sırlanır. Stadion (Stadium):
Antik Yunan ve Roma’da atletizm sporu için kullanılan, etrafında oturma
basamakları bulunan, bir ucu yarım daire biçiminde sonlanan,
uzanlamasına dikdörtgen plana sahip olan alan. Stil Galante:
Zarif üslup. Almanya’da 14. yüzyıl sonu ile 15. yüzyıl başında egemen
olmuş bir sanat anlayışı. Uluslararası Gotik’le sıkı sıkıya ilişkili
olan bu anlayışta figürler yumuşak, zarif ve incelikli bir biçimde
betimlenir, sıcak renklerle boyanırdı. Stilize: Üsluplaştırılmış. Doğadaki formların belli bir üslubun ya da tekniğin gereği sadeleştirilmiş şekli. Stilize çiçek motifi... Stucco (Stuk): Alçı yoğunluklu süsleme tekniği. Submiken:
İ.Ö. 2000-1600 yılları arasında en parlak dönemini yaşayan Miken
keramik sanatının İ.Ö. 12. yüzyıl sonlarında kısa bir dönem yeniden
canlanması. Özellikle Atina'da sözkonusu geçiş çağına verilen isim. Sunak (Altar):
Tapınağın içinde ya da yakınında bulunan, tanrılara sunulan adaklar
için kullanılan, genellikle taştan yapılmış öğe. Küçük boyutlarda
olduğu gibi, anıtsal yapı türünde olanları da vardır. Sülüs: Yuvarlak karakterli, daha çok kitabelerde kullanılan, kitaplarda ise başlıklara mahsus büyük boy bir yazı üslubu. Sütun: Genellikle mermerden, yekpare, taşıyıcı mimari öğe. Sütunçe: Küçük sütun. Mihrap ve portal gibi yerlerde daha çok dekoratif amaçla kullanılır. Şam işi:
16. yüzyıl başında hem çini hem de keramiklerde kullanılan bir
tekniktir. En önemli özelliği sırın pek parlak olmaması nedeniyle
renklerin puslu görünmesidir. En karakteristik renkler, puslu bir yeşil
ve mordur. Şemse: Süslemede kullanılan oval, dairesel biçimde dilimli ya da düz motifler. Tak (Zafer Takı):
Eski Roma'da zafer kazanan komutan ve imparatorlar adına inşa edilen,
üzeri tonoz kemerle örtülü bir ya da üç gözlü geçitlere sahip olan yapı. Talik: Yatık çizgileri uzun, dik çizgileri kısa bir yazı çeşidi. Yaygın, hafif sağa yani geriye yatıktır. Tepelik: Kompozisyonu oluşturan süs düzeninin üst ya da tepe kısımlarında bulunan motifler. Tevkiî:
Kelimelerin arası birleştirilerek yazılan bir yazı üslubu. Resmi
divanlarda kullanılan bir yazı çeşidi idi. Sülüse benzeyen daha yumuşak
hatlı ve hareketli büyük boy yazılardır. Tığ: Tezhipte desenin bitiminde, ciltte şemse ve köşebent kenarlarında kullanılan yardımcı süsleme motifi. Tonoz:
Taş ya da tuğladan örülerek meydana gelen bir mimari örtü elemanı.
Biçimine göre beşik tonoz, aynalı tonoz, çapraz tonoz, kaburgalı tonoz,
yelken tonoz gibi adlar alır. Transept:
Örtü sisteminde nefleri dik açı ile kesen ve altyapıya da yansıyan
birim. Kiliselerde apsisin önünde nefleri dik olarak kesen uzun mekan.
Kilisenin planını bir haç biçimine sokan bu mekanda kral galerisi ve
kilise orgu da yer alır. Bazı kiliselerde haç biçimli planın doğusunda
da ek bir transept bulunur. Tromp: Kare altyapıdan kubbe eteğini hazırlayan sekizgene geçiş öğesi (tonoz bingi). Tümülüs:
Eski Yunan ve Roma'da bir yeraltı mezar odası ile bunun üzerine toprak
ya da taş yığılmasıyla meydana getirilen yapay tepeden oluşan mezar
tipi. Türbe: Gövde (ziyaret) bölümü ve örtüsü bulunan mezar anıtı. Uluslararası Gotik:
14. yüzyıl sonunda ilk kez Fransız sarayında beliren bir sanat üslubu.
Bir üslup olarak temelde Gotik'e bağlı olan bu anlayışta özellikle
manzara ayrıntılarına, hayvanlara ve giysilere gerçekçi bir yaklaşım
sözkonusudur. Ama bu gerçekçilik, daha geç dönemin esinini doğadan alan
ve Masaccio ile Donatello'nun yapıtlarında anlatımını bulan gerçekçi
yaklaşımdan farklıdır. Vitray:
Renkli camların belli bir kompozisyon düzeni içinde bir araya
getirilişi. Avrupa'da özellikle kiliselerin pencerelerini süsleyen
vitraylarda, doğaya özgü motiflerin yanında dinsel konular da belli bir
düzen içinde resimlenmiştir. Volüt: ıyon sütun başlıklarında bulunan spiral biçimli kıvrımlar. Yunan Haçı Planlı Yapılar:
Zemin planları haç biçimli kiliseler. Ortada pandantifli kubbe yer
alır. Yunan haçı planı serbest ve kapalı olmak üzere iki tiptir.
Serbest haç planında, haçın kolları arasında hiçbir mekan yoktur ve boı
bırakılmıştır. Bu tipte daha çok binanın üzeri çatı ile örtülüdür.
Kapalı Yunan haçı planında, haçın kollarının arası kapatılmıştır.
Burada birtakım mekanlar yer alır.