Servet-i Fünun Döneminde Şiir
Tanzimat şiirinde bir yandan eski, bir yandan yeni nazım biçimleri kullanılmıştı.
Servet-i Fünuncular ilk şiirlerinden sonra eskiyi bırakarak, yeni nazım biçimlerine
yönelmişlerdir. "Sone" gibi Fransız şiirinden aynen alınanların yanında, Divan şii-
rinden alınıp değiştirilerek, Fransız şiirinin serbest nazım biçimi durumuna getiri-
len "serbset müstezat" gibi biçimler kullanıldı. Ayrıca Divan şiirinde de Fransız şii-
rinde de bulunmayan yeni nazım biçimleri yaratıldı.
Servet-i Fünun döneminde şiirin konusu alabildiğine genişletildi. Şair ilgi çekici
bulduğu her ögeyi şiire konu edebilmekteydi. Ancak hem mizaçları, hem de döne-
min baskıcı siyasal koşulları nedeniyle şairler bireysel duyguların anlatımına daha
çok yer verdiler.
Bu yüzden:
Servet-i Fünun şiirinde en çok işlenen konular "aşk", "doğa" ve "aile yaşamı"dır.
Şairler "sanat, sanat içindir" anlayışına bağlıdırlar.
Toplumsal konular, dergi kapanıp topluluk dağıldıktan sonra, kimi şairlerce işlen-
di.
Servet-i Fünun şairleri 19. yüzyıl Fransız şiirinde görülen romantizm, sembolizm
gibi akımlardan etkilendiler. Bu sırada getirdikleri kimi hayalleri kullanmak,
sanatkârane bir biçim yaratmak istediler. Bunun için de daha çok Arapça, Farsça
sözcük kullanarak, dili ağırlaştırdılar. Öte yandan aruza bağlılıklarınıda sürdürdü-
ler.
Servet-i Fünun hareketinin önderi Tevfik Fikret (1867-1915)'tir.
Tevfik Fikret, edebiyatımızın batılıkimlik kazanmasında, özellikle şiirin çağdaşbir
yapıya kavuşmasında büyük etkisi olan bir şairdir. Divan şiirinde anlamın beyitte
tamamlanması geleneğini değiştirmiş; müstezatı, Fransız şiirindeki serbest nazma
benzetecek serbest müstezat durumuna getirmiştir. Sonenin kullanımını arttırmış-
tır. Şiire konuşma dilinin kimi özelliklerini sokmuştur. Ancak yine de Osmanlıca-
dan koparmamıştır.
Dönemin önde gelen öteki şairleri Cenap Şehabettin (1870-1934), Hüseyin Siyret
Özsever (1872-1959), Hüseyin Suat Yalçın (1867-1942), Ali Ekrem Bolayır (1867-
1937), Süleyman Nazif(1869-1927), Faik Ali Ozansoy(1876-1950), Celâl Sahir Ero-
zan (1883-1935)'dır.
Sis
Sarmış yine âfâkını bir dûd-i muannid,
Bir zulmet-i beyzâ ki peyapey mütezâyid.
Tazyîkının altında silinmiş gibi eşbâh,
Bir tozlu kesâfetten ibâret bütün elvâh;
Bir tozlu ve heybetli kesâfet ki nazarlar
Dikkatle nüfûz eyliyemez gavrine, korkar!
Lâkin sana lâyık bu derin sütre-i muzlim,
Lâyık bu tesettür sana, ey sahn-i mezâlim!
Ey sahn-i mezâlim... Evet, ey sahne-i garrâ,
Ey sahne-i zî-şa'şaa-i hâile-pîrâ!
Ey şa'şaanın, kevkebenin mehdi, mezârı;
Şarkın ezelî hâkime-i cazibedârı:
Ey kan'ı muhabbetleri bî-lerziş-i nefret
Perverde eden sîne-i meshûf-i sefâlet;
Ey Marmara'nın mâi der-âğûşu içinde
Ölmüş gibi dalgın uyuyan tâde-i zinde;
Ey köhne Bizans, ey koca fertût-i müsahhir,
Ey bin kocadan arta kalan bîve-i bâkir;
Hüsnünde henüz tâzeliğin sihri hüveydâ,
Hâlâ titirer üstüne enzâr-ı temâşa.
Hâricden, uzaktan açılan gözlere süzgün
Çeşmân-ı kebûdunla ne mûnis görünürsün!
Mûnis, fakat en kirli kadınlar gibi mûnis:
Üstünde coşan giryelerin hepsine bîhis.
Te'sis olunurken daha, bir dest-i hıyânet
.....
Tevfik Fikret
Tanzimat şiirinde bir yandan eski, bir yandan yeni nazım biçimleri kullanılmıştı.
Servet-i Fünuncular ilk şiirlerinden sonra eskiyi bırakarak, yeni nazım biçimlerine
yönelmişlerdir. "Sone" gibi Fransız şiirinden aynen alınanların yanında, Divan şii-
rinden alınıp değiştirilerek, Fransız şiirinin serbest nazım biçimi durumuna getiri-
len "serbset müstezat" gibi biçimler kullanıldı. Ayrıca Divan şiirinde de Fransız şii-
rinde de bulunmayan yeni nazım biçimleri yaratıldı.
Servet-i Fünun döneminde şiirin konusu alabildiğine genişletildi. Şair ilgi çekici
bulduğu her ögeyi şiire konu edebilmekteydi. Ancak hem mizaçları, hem de döne-
min baskıcı siyasal koşulları nedeniyle şairler bireysel duyguların anlatımına daha
çok yer verdiler.
Bu yüzden:
Servet-i Fünun şiirinde en çok işlenen konular "aşk", "doğa" ve "aile yaşamı"dır.
Şairler "sanat, sanat içindir" anlayışına bağlıdırlar.
Toplumsal konular, dergi kapanıp topluluk dağıldıktan sonra, kimi şairlerce işlen-
di.
Servet-i Fünun şairleri 19. yüzyıl Fransız şiirinde görülen romantizm, sembolizm
gibi akımlardan etkilendiler. Bu sırada getirdikleri kimi hayalleri kullanmak,
sanatkârane bir biçim yaratmak istediler. Bunun için de daha çok Arapça, Farsça
sözcük kullanarak, dili ağırlaştırdılar. Öte yandan aruza bağlılıklarınıda sürdürdü-
ler.
Servet-i Fünun hareketinin önderi Tevfik Fikret (1867-1915)'tir.
Tevfik Fikret, edebiyatımızın batılıkimlik kazanmasında, özellikle şiirin çağdaşbir
yapıya kavuşmasında büyük etkisi olan bir şairdir. Divan şiirinde anlamın beyitte
tamamlanması geleneğini değiştirmiş; müstezatı, Fransız şiirindeki serbest nazma
benzetecek serbest müstezat durumuna getirmiştir. Sonenin kullanımını arttırmış-
tır. Şiire konuşma dilinin kimi özelliklerini sokmuştur. Ancak yine de Osmanlıca-
dan koparmamıştır.
Dönemin önde gelen öteki şairleri Cenap Şehabettin (1870-1934), Hüseyin Siyret
Özsever (1872-1959), Hüseyin Suat Yalçın (1867-1942), Ali Ekrem Bolayır (1867-
1937), Süleyman Nazif(1869-1927), Faik Ali Ozansoy(1876-1950), Celâl Sahir Ero-
zan (1883-1935)'dır.
Sis
Sarmış yine âfâkını bir dûd-i muannid,
Bir zulmet-i beyzâ ki peyapey mütezâyid.
Tazyîkının altında silinmiş gibi eşbâh,
Bir tozlu kesâfetten ibâret bütün elvâh;
Bir tozlu ve heybetli kesâfet ki nazarlar
Dikkatle nüfûz eyliyemez gavrine, korkar!
Lâkin sana lâyık bu derin sütre-i muzlim,
Lâyık bu tesettür sana, ey sahn-i mezâlim!
Ey sahn-i mezâlim... Evet, ey sahne-i garrâ,
Ey sahne-i zî-şa'şaa-i hâile-pîrâ!
Ey şa'şaanın, kevkebenin mehdi, mezârı;
Şarkın ezelî hâkime-i cazibedârı:
Ey kan'ı muhabbetleri bî-lerziş-i nefret
Perverde eden sîne-i meshûf-i sefâlet;
Ey Marmara'nın mâi der-âğûşu içinde
Ölmüş gibi dalgın uyuyan tâde-i zinde;
Ey köhne Bizans, ey koca fertût-i müsahhir,
Ey bin kocadan arta kalan bîve-i bâkir;
Hüsnünde henüz tâzeliğin sihri hüveydâ,
Hâlâ titirer üstüne enzâr-ı temâşa.
Hâricden, uzaktan açılan gözlere süzgün
Çeşmân-ı kebûdunla ne mûnis görünürsün!
Mûnis, fakat en kirli kadınlar gibi mûnis:
Üstünde coşan giryelerin hepsine bîhis.
Te'sis olunurken daha, bir dest-i hıyânet
.....
Tevfik Fikret