ALEVİ CANLAR FORUMU

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
ALEVİ CANLAR FORUMU

ALEVİ CANLAR FORUMU-TASAVVUF ARAŞTIRMA ,PAYLAŞIM

Nisan 2024

PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930     

Takvim Takvim


    Kalender Çelebi, Pir Sultan Abdal, Kul Himmet, Şah İsmail Hatayi İlişkileri Üzerine

    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    Kalender Çelebi, Pir Sultan Abdal, Kul Himmet, Şah İsmail Hatayi İlişkileri Üzerine Empty Kalender Çelebi, Pir Sultan Abdal, Kul Himmet, Şah İsmail Hatayi İlişkileri Üzerine

    Mesaj tarafından Admin Perş. Nis. 30 2009, 14:17

    Kalender Çelebi, Pir Sultan Abdal, Kul Himmet, Şah İsmail Hatayi İlişkileri Üzerine

    Ismail Kaygusuz

    Pir Sultan Abdal, Kalender Abdal’a bağlı bir talip olduğu gibi kendisi de İmam Rıza soyundan bir Seyyid olarak Kul Himmet’in Dede’sidir. İnanç bağlamında belli bir dönem Anadolu Kızılbaşlarının (Alevi-Bektaşiler) Mürşid-iKamil olarak bağlanıp peşinden gittikleri, Şah İsmail Safevi’yi (1487-1524) aynı zamanda, can, derviş, derdimend vb. sıfatlarla birlikte, daha çok Şah Hatayi tapşırması-mahlasıyla büyük Alevi ozanı olarak tanıyorlardı. Aralarındaki ilişkiler konusunda “Büyük Ozan, Şiir Dilinin Ustası, Siyaset ve Mücadele Adamı Dede Kul Himmet” (www.alewiten.com/Düşünürler) makalemizde geniş açıklamalar yapmaya çalıştık. Burada da çok kısa olarak yinelemek yararlı olacaktır:

    Bu üç büyük Alevi-Kızılbaş ermiş ozanı birbirinden etkilenmiş ve çok kez nefesleri birbirine karıştırılmıştır. İçlerinde yaşça en küçüğü olan Kul Himmet birçok şiirinde hem Şah hem ozan olarak Hatayi'yi ve ustadı-piri olarak Pir Sultan'ı zikretmiştir. Pir Sultan'ın da yukarıda verdiğimiz örneklerde görüldüğü gibi, bazı şiirlerinde Şah Hatayi'nin adı geçmekte. Ayrıca Şah Hatayi'nin, o dönemlerde Hacı Bektaş Veli Dergâhının Pir'i, Balım Sultan (1450?-1418?) hem de kardeşi Kalender Çelebi (1483?-1428) üzerine birer şiiri vardır. Bu kişiler, Şah'ın kendi inanç ve siyasetinin kaynağı Hacı Bektaş Veli'nin temsilcileri olduğu kadar, Küçük Asya'da yaşamakta olan Alevi-Kızılbaşların birinci derecede bağlı oldukları dergâhın başındaydılar. Alevi toplulukların manevi önderleri Dede'ler, her yıl orada kazan kaynatıp icazet aldıktan sonra gelip Cem-cemaatlarını yaptırıyorlardı. Hatayi’nin, özellikle Balım Sultan'ı öven şiiri tamamıyla siyasidir. Olasıyla 1509'da, II. Bayezid'in izniyle Osmanlı sınırında Yıldız Dağı çevresinde bir süre kalışı sırasında yazmıştır (1)

    Burada yapılan Cemlere ve siyasi toplantılara Hacı Bektaş Dergâhı'ndan Balım Sultan'ı temsilen Kalender Abdal, aynı Dergâhtan icazetli dede Pir Sultan Abdal ve henüz 17-18 yaşlarında bulunmasına rağmen ozanlığıyla kendini kabul ettirmiş Safevi soylu dede Kul Himmet de katılmıştır. Bu geniş katılımlı siyasi toplantılarda ozan olarak Şah İsmail Hatayi, Pir Sultan ve Kul Himmet'in biraraya geldiklerini belirleyen Kul Himmet köyünde (Varzıl-Görümlü) anlatılan bir önemli söylence ve üçünün de adını birarada zikreden nefesler mevcuttur. Kalender Abdal bu üç ozanın biraraya gelişini, çok geniş yorumlara açık görünen “Eli kanlıların elin yumağa” dizesiyle vermiştir. Kalender üçünü de cümle âşıkların atası ilan etmektedir:

    Ezel-i ervahtan ceddim cemalim

    Hatayi Kul Himmet Pir Sultan geldi

    Eli kanlıların elin yumağa

    Hatayi Kul Himmet Pir Sultan geldi

    (...)

    Kalender yok bu sözümün hatası

    Beş harftendir âşıkların futası (Âşıkların çektiği –beş harfli- maşuk’tandır)

    Üç âşıktır cümle âşık atası

    Hatayi Kul Himmet Pir Sultan geld (2)

    Kul Himmet dondan dona geçen, sürekli bir dönüşüm içinde herşeyde, heryerde ve bütün sevdiği kutsadığı kişiliklerde Ali'yi gördüğünü anlattığı nefesinde ikisini de anar. Ali hem kendisinde, hem de Şah Hatayi ve Pir Sultan'dadır:

    Ali'sin Muhammed yoktur gümanım

    Şeriat içinde dinimsin Ali

    Tarikat içinde sırr-ı ummanım

    Marifet içinde pirimsin Ali

    (...)

    Dilek diler seni severim canda

    Kul Himmet, Hatayi, Pir Sultan sende

    Ruz-i mahşerde ulu divanda

    Mümine şefaat edensin Ali

    Kul Himmet bir başka nefesinde, Hatayi'nin şiirine benzek yaparak; hem onun söylemiyle hem de onu arada kullanıp Hacı Bektaş'a yalvarıyor. Ayrıca Pir Sultan yolundan gittiğini ve ondan ayrılmak istemediğini öğreniyoruz:

    Hatayi'm (e) Kul Himmet eder niyazı

    Pir Sultan yolundan ayırma bizi

    Ol mahşer gününde isteriz sizi

    Muhammed önünde car Hacı Bektaş

    Şah İsmail Hatayi, Pir Sultan ve Kul Himmet'in Yıldız dağında buluşup dem-devran geçirdikleri, hal diliyle muhabbet ettiklerini belirleyen bir söylence anlatılmaktadır Kul Himmet’in köyü Varzıl'da. İrfan Çoban'ın derlediği söylenceye göre tarikatı yürüttükten, yani cem-cemaattan sonra Yıldız dağında üçü birlikte geziye çıkar. Bir ara kırda çiçekler arasında oturur kendilerine sunulan bir tas balı yemeğe hazırlanırken Pir Sultan: “Dostlar, bu bala birer işaret koymadan yemeyelim!'' diye öneride bulunur. Diğerleri öneriyi kabul ederler.

    Bunun üzerine her keresinde ikisi hakem olur biri işaretini söyler. Önce Kul Himmet başlar; hal diliyle buyurur bir arı gelip balı yemeğe girişir. Hatayi: “Ey Kul Himmet, vızıltın kesilmesin,balını eller yesin!'' der. Bu, bir çeşit Kul Himmet'in geleceğinin görülmesi okunmasıdır.

    Pir Sultan Abdal emreder; bir kıl takılır bala. Hatayi: “Ey Pir Sultan, sen de bala düşürdüğün kıl ile asılasın” dediği için o da ipe çekilmiştir.

    Sıra Hatayi'ye gelince; bala el atar, bal tası münevver olur (aydınlanır). Kul Himmet ile Pir Sultan aynı anda: “Ey Hatayi, balın çok olsun, yemeye doyma!” Sultan Hatayi tutkuludur ve çok kazanmıştır, ama yemeye doyamamıştır…

    Önce Kul Himmet yıkanmak için Kızılırmak’a girer ve “Vah, vaah!” der. Arkadaşları: “Ne oldu sana?” diye sorarlar. Kul Himmet: “Aah, Şimir'in açtığı yaraya su değdi!'' Sonra Pir Sultan soyunup suya girer, ırmak daha çok kanlanır. “Vaah!” der Pir Sultan. Arkadaşları ona “Ne oldu?'' diye sorarlar. O da, “Cude kızı Esma'nin elinden içtiğim zehirin acısı yaktı beni” der.

    En son Şah Hatayi ırmağa girer ve su tamamıyla kızılkan akmaya başlar. Hatayi de “Vaah!”' diye inler. Öbürleri “peki sana ne oldu?'' diye sorunca, “Mülcem oğlunun açtığı yaraya su değdi” diye yanıtlar Hatayi.

    İşte o zaman anlarlar ki, Kul Himmet İmam Hüseyin, Pir Sultan Abdal İmam Hasan ve Şah İsmail Hatayi de Ali'dir. İşte o günden beri Kızılırmak kıpkızıl akmaktadır. Bu söylence, Kalender Çelebi'nin “cümle âşık atası” üç büyük ozanın Yıldız dağı büyük Kızılbaş birlik toplantısında karşılıklı muhabbet ettiklerini açıkça göstermesi dışında, iki önemli olayı da vurgulamaktadır: Birincisi, dönemin Anadolu Alevi-Bektaşi-Kızılbaş toplumu Şah İsmail Hatayi'yi Ali olarak tanıdıkları ve onun donunda Ali'nin zuhur ettiğine inandıkları (Kızılbaş siyasetinin en önemli parçasıydı bu) gibi, Kul Himmet'i İmam Hüseyin, Pir Sultan'ı da İmam Hasan olarak öne çıkartıp değerlendirmiş ve büyük saygı göstermişlerdir. Otuzuna yaklaşmış bulunan Pir Sultan ile 17-18 yaşlarındaki Kul Himmet'e, henüz yirmiüçüne yeni girmiş Şah İsmail'i baba ve seçmiş onları kutsal aileden, ehlibeytten saymışlardır.

    İkincisi doğrudan Kızılırmak'ın, padişah fermanlarıyla katledilip içine atılan Kızılbaş yığınların kanlarının rengini almasının simgesel öyküsüdür. Binlerce-onbinlerce Ali'lerin, Hasan ve Hüseyin'lerin bu ırmağa karışmış kanlarına dolaylı göndermedir.

    Yine Kul Himmet bir düvazimam nefesinde, yardıma çağırdığı Muhammed Ali ve Oniki İmamları zikrederken üç ozanın adını birlikte anıyor. Hatta ilk dörtlükteki “Bastığın topraklar derman derdime” dizesini, doğrudan Şah İsmail'in Yıldız Yaylasına gelişiyle ilgili görmek çok olasıdır. Anadolu'nun her yöresinden gelen Alevi önder ve dedelerinin, Hacı Bektaş Dergâhı'nın başında bulunan Balım Sultan'ın temsilcisi olarak Kalender Çelebi'nin de katıldığını düşündüğümüz bu büyük toplantıda; Hacı Bektaş Dergâhının başını çektiği siyaset, Anadolu'da yaşayan -özellikle Osmanlı ülkesinde oturan Alevi-Kızılbaş Türkmenlerin kendi toprakları “dertlerine derman'' olacağı gerçeğidir. Yani Kızılbaş devleti İran'da kurulup, Şah'ın Tebriz'den Küçük Asya'yı yönetme siyaseti eleştirilmiş ve Kızılbaş Safevi siyasetinin derhal değiştirilmesi arzu edilmiş. Kızılbaş ihtilalini gerçekleştiren kaynağa, yani başın gelip gövdenin üzerine oturması gerektiği tartışılmıştır. (Bu görüşün geniş açılımı ve Yıldız Dağı birlik toplantısı için bkz. İsmail Kaygusuz: Görmediğim Tanrıya Tapmam, Alevilik-Kızılbaşlık ve Materyalizm. Alev Yayınları, İstanbul 1996: 220-232; İsmail Onarlı: Şah İsmail. Can Yayınları, İstanbul 2000: 73-86) Kul Himmet'in sözünü ettiğimiz düvazimam nefesinin birinci ve sonuncu dörtlüklerini konumuzla çok yakın ilgisi dolayısıyla aşağıya alıyoruz:

    Siperimde verdin bunu yedime

    Yetiş car günleri Ali Muhammed

    Bastığın topraklar derdime derman

    Yetiş car günleri Ali Muhammed

    (...)

    Kul Himmet Hatayi Pir Sultan geldi

    Kur'an Muhammed'e kandilden indi

    Mucizatın gören bu dine indi

    Yetiş car günleri Ali Muhammed





    (1) Şah İsmail'in II. Bayezid'e mektup yazarak, Osmanlı sınırında bir süre oturup müridlerinin kendisini ziyaret etmesi için izin istediğinde; Osmanlı Padişahı Şah’ın Balım Sultan ile karşılaşmasını önlemek için onu, tarikata girmek bahanesiyle İstanbul'a çağırmıştı. Şiirinden de anlaşıldığı gibi Hatayi ona büyük önem vermektedir. Bu konuda geniş bilgi için bkz. İsmail Kaygusuz: Görmediğim Tanrı’ya Tapmam. İstanbul 1996: 224-235.

      Forum Saati Paz Nis. 28 2024, 10:17