ALEVİ CANLAR FORUMU

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
ALEVİ CANLAR FORUMU

ALEVİ CANLAR FORUMU-TASAVVUF ARAŞTIRMA ,PAYLAŞIM

Mayıs 2024

PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
  12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  

Takvim Takvim


    Pir Sultan Kalender Şah'ın Huzurunda Özünü Dâra Çekiyor

    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 4744
    Kayıt tarihi : 23/02/09
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    Alevi-Veysel Forumundaki Üyelerin Karekterleri
    üye karekteri: 1 kıdemli

    Pir Sultan Kalender Şah'ın Huzurunda Özünü Dâra Çekiyor Empty Pir Sultan Kalender Şah'ın Huzurunda Özünü Dâra Çekiyor

    Mesaj tarafından Admin Perş. Nis. 30 2009, 14:20

    Ismail Kaygusuz

    Pir Sultan Kalender Şah'ın Huzurunda Özünü Dâra Çekiyor

    Pir Sultan Abdal'ın, 1514 Çaldıran felaketi öncesi tek güvendiği ve peşinden koştuğu Şah, Şah İsmail Hatayi idi. Kendilerini ancak, 13-14 yıl önce Anadolu Alevi Türkmen boylarının yardımıyla Safevi Devletini kuran Şah İsmail kurtarabilirdi. “Urum'da (Anadolu'da) ağlayan sefilleri, o şad eder (sevindirir)” ve güldürebilirdi.

    Hak'tan inayet olursa

    Şah Urum'a gele birgün

    Gazada bu Zülfikar'ı

    Kâfirlere çala birgün

    * Hep devşire gele iller
    * Şah'a köle ola kullar
    * Rum'da ağlayan sefiller
    * Şad ola da güle bir gün

    # Çeke sancağı götüre

    Şah İstanbul'da otura

    Firenk'ten yesir getire

    Horasan'a sala bir gün

    * Gülü Şah'ın doğdu deyü
    * Bol ırahmet yağdı deyü
    * Kutlu günler doğdu deyü
    * Şu alem şad ola birgün

    # Mehdi Dede'm gelse gerek

    Ali divan kursa gerek

    Haksızları kırsa gerek

    İntikamın alsa gerek

    * Pir Sultan’ın işi ahtır
    * İntizarım güzel Şah'tır
    * Mülk iyesi padişahtır
    * Mülke sahip ola bir gün

    # Bizzat nasip aldığı Piri Balım Sultan'ın o dönemdeki anlaşmacı gördüğü tavrından olacak, “Hacı Bektaş evladını günahkar görüp” Şah İsmail'e sıkıca bağlı görünüyor. Fakat, Çaldıran yenilgisi ve büyük Kızılbaş kırımının ardından Pir Sultan Abdal'ın bütün gücüyle Hacı Bektaş Dergâh'ına sarıldığını anlıyoruz.

    Pir Sultan'ın Çaldıran öncesi ve sonrası yapılan kırımdan kurtulması, Divriği-Arapkir-Kemaliye ilçelerinin ortak otlağı olan Sarı Çiçek Yaylası'nda Koca Haydar adıyla bir zaman gizlenmiş olmasına bağlanabilir. (Bkz. Cahit Öztelli: Pir Sultan Abdal, s. 30-31)

    Yine Sarı Çiçek Yaylası'na çok yakın, Arapkir ilçesinin sınırları içerisinde bulunan Onar köyündeki Şeyh Hasan Oner türbesi ve zaviyesini ziyaret ettiği ve orada konukladığını belirleyen bir nefesi günümüze gelmiştir. Bu nefeste Şeyh Hasan'a yalvarmakta, “zulümat (karanlık) içinde ve darda bulunduklarını” açıklayarak, evliyadan “imdat!” istemektedir. Aşağıya aldığımız uzun şiirinde, Pirini arayan Kul Himmet'in de yardım dilediği; 1204-5’de Bağdad halifesi Nasir tarafından Anadolu’da üst düzey Ahiliği kurmak, yani Selçuklu Sultanına Fütüvvet kuşağı bağlamak ve şalvarı giydirmek için gönderilen büyük Şeyhler arasında bulunan ve 1220’lerde ise bu bölgeye yerleşen Şeyh Hasan Onar, Bayad Türkmenlerindendir. Ve adı geçen köyde bir zaviye kurarak bölgeyi yurt tutan bir Şeyh-Beg olduğu bilinmektedir. (Geniş bilgi için bkz. İsmail Kaygusuz: Onar Dede Mezarlığı ve Şeyh Hasan Oner. İstanbul 1983; İsmail Onarlı: Şeyh Hasan Aşireti-Anayurttan Anadolu’ya. İstanbul 2001 ve İsmail Kaygusuz’un aynı kitaba yazdığı “Şeyh Hasan, Bölgesinin Ulu Evliyasıdır” başlıklı tanıtım yazısı) Köyün yaşlıları ve Dede’lerinden derlediğimiz nefes şöyledir:

    Bir gececik mihman oldum Onar'a

    Aman Onar Dede sen imdat eyle

    Özümü bağladım ol nazlı Pir'e

    Aman Onar Dede sen imdat eyle

    * Adın Şeyh Hasan'dır hem derik Oner
    * Elbet er olanda bulunur hüner
    * Adını işiden secdeye iner
    * Aman Onar Dede sen imdat eyle

    # Kimimiz dardadır kimimiz yolda

    Kimi zulümatta kandadır kanda

    Tut elimiz' koyma bizi dar günde

    Yetiş Onar Dede sen imdat eyle

    * Dört duvar üstüne binasın' kuran
    * Mahrum kalmaz eşiğine yüz süren
    * Horasan elinden azmedip gelen
    * Yetiş Onar Dede sen imdat eyle

    # Kalkıp Horasan'dan sökün edensin

    Urum diyarını mekân tutansın

    Çağıranın imdadına yetensin

    Yetiş Onar Dede sen imdat eyle

    * Pir Sultan'ım düşmüş dürür cüdaya (cüda: ayrı, ayrılmış)
    * Halim' arzedeyim Bar-i Hüda'ya (Bari: yaratıcı)
    * Canım kurban olsun Onar Dede'ye
    * Yetiş Onar Dede sen imdat eyle

    # 1516 ya da 1518 yılında Balım Sultan'ın ölümüyle Mürşid postuna oturmuş olan Kalender Şah'ın kişiliğinde Alevi-Bektaşi halk yığınları liderini bulmuştur. Kalender Şah'ın yukarıda aktardığımız şiirinde görüldüğü gibi, Şah İsmail Hatayi'nin de bir bakıma buna onayı vardır.

    Pir Sultan, aşağıdaki nefeste Kalender Şah'a seslenmektedir. “Aman mürvet” diyerek onun kapısına gelmiş, Pir'inin huzurunda özünü dâr'a çekmiş, hatalarını bir bir saymaktadır. Kendini düşkün görüp, Pir'ine yalvarmaktadır. Hatta vaktiyle “Hacı Bektaş oğlunu (Balım Sultan kastediliyor olmalı) günahkar” görüp (Dergâh'tan) uzaklaşmasından dolayı kendi kendine “yüzü kara” (iftiracı) nitelemesini yakıştırmaktan bile çekinmiyor. Pir Sultan Abdal, Pir Meydanı'nda özü dârda, müthiş bir özeleştiri vermektedir:

    Zahir batın On'ki İmam aşkına

    Aman Şah'ım mürüvvet deyü geldim

    Pirim nazar eyle şu ben düşküne

    Aman Şah'ım mürüvvet deyü geldim

    * Bakmaz mısın cesedimin nârına
    * Elim ermez oldu cihan kârına
    * Yüzüm yerde geldim durdum dârına
    * Aman Şah'ım mürüvvet deyü geldim

    # Hacı Bektaş oğlun günahkar gördüm

    Aradım isyanımı özümde buldum

    Yüzümün karasın elime aldım

    Aman Şah'ım mürüvvet deyü geldim

    * Erenler yolundan bir taş kaldırdım
    * Gönül bahçesinde gülün soldurdum
    * Bugün eksikliğim nefsi öldürdüm

    # Aman Şah'ım mürüvvet deyü geldim

    Pir Sultan’ım eydür karşımda durma

    Gidip münkirlerle yol erkân kurma

    Alnımın karasın yüzüme vurma

    Aman Şah'ım mürüvvet deyü geldim

    Pir Sultan Abdal kendini Şah'ına, yani Piri Kalender Sultan'a bağışlattırdıktan sonra, nefeslerini, düvazlarını en etkin propaganda silahı olarak kullanmaya başlamıştır. Sazı elinde sözü dilinde dağlar aşmakta, ülkeyi köy köy, oba oba dolaşmaktadır. Artık Kalender; Şah'tır, Sultan'dır, Hacı Bektaş ve dört gözle beklediği Ali'dir O. Onun kişiliğinde Hacı Bektaş Veli'yi gördüğünü Pir Sultan Abdal şöyle dile getirir:

    Kuş olup güvercin donunu geyen

    Uyan dağlar uyan Ali'm geliyor

    Mucizatın cümle aleme bildiren

    Uyan dağlar uyan Ali'm geliyor

    (...)

    Pir Sultan Abdal’ın cisminde cansın

    Gönlümün evinde kurulu hansın

    Urum'un içinde sen bir Sultan’sın

    Uyan dağlar uyan Ali'm geliyor

    Kalender Şah’ın kurtarıcı lider olarak gelmekte olduğunu bildirirken, çekimser duranlara ve korkanlara güven veriyor. Onları bıkmadan-usanmadan, toparlanıp ayaklanmaya çağırıyor:

    Muhammed Mehdi'nin hak sancağını

    Çekelim bakalım nic'olursa olsun

    Teber çekip münkirlerin kanını

    Dökelim bakalım nic'olursa olsun

    (...)

    Münkirlerin sarayını yıkalım

    Yıkalım bakalım nic'olursa olsun

    ***

    Serden başka benim sermayem yoktur

    Verelim gaziler İmam aşkına

    ***

    Gelin canlar bir olalım

    Münkire kılıç çalalım

    Hüseyn'in kanın alalım

    Tevekkeltü Taalallah (= Tanrıya dayandım-yaslandım)

    * Mervan soyunu vuralım
    * Padişahı öldürelim
    * Hüseyn'in kanın alalım
    * Tevekeltü Taalallah

    # Açalım kızıl sancağı

    Geçsin Yezit'lerin çağı

    Elimizde aşk bıçağı

    Tevekkeltü Taalallah

    Şah'ının ve evlatlarının, yani Alevi-Bektaşi halk yığınlarının maddi-manevi gücünü açıklama gereği duyup, çatlak sesleri susturma yollarına da başvuruyor:

    Arkası yok deme Şah'ım (ın) oğlunun

    Zahirde batında yüzbin er vardır

    Ondört masum ile Oniki İmam

    Yanınca Muhammed'le Ali vardır

    * Önümüzce Rabbim sözüm pişirir
    * Yaramaz sofular Şah'ı şaşırır
    * Dervişler ar'oldu çiçek devşirir
    * Arının gömecinde balı vardır

    # Oddan kılıçtan keskindir gülbengi

    Kırmızıdır donu hem aldır rengi

    Renginde dürüm dürüm alı vardır

    (...)

    Pir Sultan'ım der ki vaktın beklesin

    İkrarını mümin olan haklasın

    Arif olan kalb evine saklasın

    Erenlerin çok gizli yolu vardır

    Pir Sultan Abdal “el-gün arasına düşmüş”, toplu halde “köpüklenmiş sel gibi aşıp giderlerken” biraz kuşkulu, ama büyük umutlar içinde Şah'ın yollarındadır.

    “Engürü dağından” çok ötelerde değildir, Dergâh ve başındaki Pir Kalender Şah. Dolayısıyla toprağını, yurdunu en güzel, en içten duygularla tanımlamış olduğu aşağıdaki şiirine “birçok kimse ile birlikte Pir Sultan'ın İran'a, Şah'a giderken söylediği” yorumunu yapmak gerekmiyor. Engürü dağından (Ankara yöresinden) İran Şahı'nın yolu mu sorulur? (Bkz. C. Öztelli, agy, s. 67, dipnot 2) Ayrıca, şiirin içine, İran tahtında birincisi 1587 yılından sonra görünen “Ala dağ ardındaki Şah Abbas” ifadesi çok sonradan girmiştir. Aşağıda görüleceği gibi söz konusu dörtlük, Pir Sultan Abdal'ın nefesinin genel havasına da kesinlikle uymamaktadır.

    Engürü dağından bir yol azıttım

    Acap Şah'a giden yollar bu m'ola

    Sarardı gül benzim döndü aynaya

    Acap Şah'a giden yollar bu m'ola

    * Nice pınarım var dolar eksilir
    * Ardıç dallarına gök tekeler asılır
    * Gırcılı boran tutmuş beller kesilir
    * Acap Şah'a giden yollar bu m'ola

    # Merdindendir deli gönlüm merdinden

    Ala Dağ ardından Şah Abbas yurdundan

    Kanlı yaş akıttım Şah'ın derdinden

    Acap Şah'a giden yollar bu m'ola

    * Nice pınarım var üstü bovalı (bentli)
    * Taşı kimyalı da toprağı dualı
    * Kayalarımız var şahin yuvalı
    * Acap Şah'a giden yollar bu m'ola

    # Pir Sultan Abdal'ım coşup giderim

    El-gün arasına düşüp giderim

    Köpüklenmiş selim taşıp giderim

    Acap Şah'a giden yollar bu m'ola

    Pir Sultan Abdal'ın “Şah'a gider ben bir bezirgân gördüm” diye başlayan nefesinde “bezirgân” ve “katar” birer simgedir bizce. Üstü örtülü olarak, bezirgân, Kalender Şah'ın yükselttiği isyan katarına çağrıdır. Kendisi de artık o katarın ayrılmaz eridir. Çünkü bu katar “hemen hakikatın yolunu tutmuştur. ” “Ona hizmet eden ancak Dergâh'a yeter”. Ayrıca “Bezirgân yükünü Yemen'den tutmuş” betimlemesi, Kanuni döneminde Osmanlı'ya Yemen'in iç kısımlarını kaybettiren Zeydi ayaklanmalarını anımsatmakta ve çok gezmiş olan Pir Sultan'ın oralara kadar uzanmış olduğunu düşündürmektedir. Katar çok güçlüdür; ona kâretmez Osmanlı haramisi. Şu dünyada çekilen vefasızlıktan kurtulmak için tek fırsat, bezirgânın katarına girmektir.

    Şah'a gider ben bir bezirgân gördüm

    Ayrılmam katardan ben şimden geri

    Hemen tutmuş hakikatin yolunu

    Ayrılmam katardan ben şimden geri

    * Bezirgân yükünü Yemenden tutmuş
    * Ona hizmet eden Dergâh'a yetmiş

    # (...)

    Bezirgânın yükü lal ile gevher

    Ona kâr mı kılar harami safder

    (...)

    Şu yalan dünyada ne bulduk vefa

    Fırsat elde iken giregör safa

    (...)

    Pir Sultan Abdal'ım âşıkı çoklar

    Hiç kardaş bulmamış kend'özün saklar

    Korktuğumuz yerden yaradan saklar

    Ayrılmam katardan ben şimden geri

    Artık zamanı gelmiştir. Kalender Şah Ali'liğini göstermelidir ki “Ali kim olduğu bilinsin”.

    O Şah'ına, yukarıdaki nefeslerinde görüldüğü gibi hem “Ali” hem “Hacı Bektaş” diyordu. Erenler evliyalar serçeşmesi Hacı Bektaş Veli ise, torunlarından Kalender Şah da serçeşmedir. Şu halde “kendini teslim et bu ser çeşmeye” diyor Pir Sultan.

    Ama onun asıl istediği, tüm Anadolu Alevileri ve de ezilen halklar adına dileği “Hazreti Ali'nin devrinin yürümesi ve yeryüzünü kızıl taçların bürüyerek İstanbul şehrinin alınmasıdır”.

    Hazreti Ali'nin devri yürüye

    Ali kim olduğu bilinmelidir

    Alay alay gelen gaziler ile

    İmamların öcü alınmalıdır

    * Kendini teslim et bu Serçeşme'ye
    * Er odur ki birisinden şaşmaya
    * Bin gaziye bir münafık düşmeye
    * Din aşkına kılıç çalınmalıdır

    # Çağırırlar filan oğlu filana

    Kılıcı arştadır doğru gelene

    Ne itibar yezit kavli yalana

    Ya ser verip ya ser alınmalıdır

    * Yeryüzünde kızıl taçlar bürüye
    * Münafık olanın bağrı eriye
    * Sahib-i zamanın emri yürüye
    * Mehdi kim olduğu bilinmelidir

    # Pir Sultan Abdal’ım ey Dede Dehman

    Kendini çevir de andan gel heman

    İstanbul şehrinde ol sahib-zaman

    Tac ü Devlet ile salınmalıdır

    Pir Sultan Abdal'ın "Dede Dehman, Dehmen''ı (doğrusu Dih-man-İ. K.) hakkında C. Öztelli'nin P. N. Boratav'dan kaynaklanarak yazdığı “Dede Dehmen, Şah Tahmasb'ın adıdır” (C. Öztelli, agy, s. 139) yorumu bizce burada uygun değildir. Bu, Pir Sultan'ı İran Şahı'na bağlamak için zorlama bir yorum olurdu. Pir Sultan Abdal'ın “mihman canlar bize safa geldiniz” şiirindeki bir dörtlüğü biz, bizzat Dede olan babamızdan aşağıdaki biçimde dinledik:

    Misafir kapının iç kilididir

    Ev sahibi ise anın dilidir

    Mehman Muhammed'dir dehman Ali'dir

    Mihman canlar bize safa geldiniz

    Ayrıca Kul Hüseyin:

    Hak ileridedir geride sanma

    Münezzeh şehrinde mihman bizimdir

    Mümin kullar mabuduna tapmıştır

    Ali Keramullah dehman bizimdir

    * Mihman Haktır dehman Ali demişler
    * Didar arzulayan veli demişler
    * İşte budur Allah kulu demişler
    * Nur alem nuruyla devran bizimdir

    # Hemen anlaşılacağı üzere bu ifadeler, “konuk Hak'tır, Muhammed'dir, yani onların makamındadır; karşılayan, yani evsahibi de Ali'dir” anlamını taşımaktadır. Birincisinde, dolaylı olarak Muhammed'in Kırklar'a konukluğu ve Ali'nin onu karşılaması anımsatılmaktadır. Yani, yukarıdaki nefesinde Pir Sultan Abdal, Ali olarak gördüğü ve nitelediği Kalender Şah'a, “Dede Dehman” diye hitap etmesi oldukça doğaldır

      Forum Saati Paz Mayıs 12 2024, 21:03