Katliam saatinin kurulduğu süreç
Şimdi Kahramanmaraş katliamının hazırlık sürecine bakalım. 7 Nisan 1978’de Ankara’da PTT aracılığıyla bombalı bir paket, Malatya Belediye Başkanı Hamit FENDOĞLU’na gönderilir. Hamit FENDOĞLU gönderilen paketi açmış, patlama sonucu kendisi, gelini ve iki torunu yaşamını yitirmişlerdir. Yine aynı tarihte, aynı özellikte ve ağırlıkta başka bir bombalı paket, Pazarcık CHP İlçe Başkanı Memiş ÖZDAL’a gönderilir; ÖZDAL, paketten kuşkulanarak almaz, ancak PTT memurları paketi açarlar ve patlama sonucu bir PTT memuru ölürken, diğeri ağır yaralanır. Biri Adıyaman’a diğeri Adana’ya gönderilen iki ayrı paketin varlığından daha önce söz edilmişti.
Yapılan inceleme sonucu kuşkular, bombalarda kullanılan patlayıcı maddenin Nükleer Araştırma Merkezinden alındığı kuşkuları doğar ve bu kuruluş kapatılarak soruşturma başlatılır. Dönemin başbakanı Ecevit, bombalarla Ülkü Ocaklarının ilişkisinin araştırıldığını söyler. Bunun üzerine MHP Genel Başkanı Alpaslan Türkeş, Malatya benzeri olayların Erzurum ve Kahramanmaraş’ta da çıkabileceği tehdidini savurur.5
TÜRKEŞ, bu açıklamasını, Malatya Belediye Başkanı Hamit FENDOĞLU’nun katledilişinin üçüncü gününde yapmıştır. Açıklamanın hemen sonrası, Erzurum’da 500’e yakın ülkücü, ****** Üniversitesi’ndeki sol görüşlü öğrencilere ve öğretim üyelerine saldırmışlardır. Ülkücülerin başka bir grubu da Erzurum içinde terör estirerek solculara ve CHP’lilere ait işyerlerini tahrip etmişlerdir.
Diğer yandan, Memiş ÖZDAL Pazarcık’taki adresine gönderilen bombalı paketi alsaydı, Malatya olayı gibi bir katliam hemen o günlerde Kahramanmaraş’ta da yaşanacaktı.. Memiş ÖZDAL’ın kuşkusu, böyle bir katliamı önler. Bu durum üzerine, ülkücüler hazırlıklarını zamana yayarlar.
Başbakan Bülent ECEVİT, “MHP Genel Başkanının bildiği bazı şeyler var. Bu arada hükümetimiz bir güvenlik önlemi almak üzere çevre il ve garnizonlardan Maraş’a askeri birlikler gönderdi. Önlem alınmıştır” diyordu. Güvenlik güçleri ve askeri birlikler, Maraş’ın sokaklarında sıkı önlem alırlar. Güvenlik güçleri, saat 22.30 sıralarında Serintepe Mahallesinde dolaşan iki kişiden şüphelenir ve gözaltına alırlar. Bu kişilerin, bir süre önce İmam-Hatip Lisesi’nde hırsızlık yaptıkları iddiasıyla aranan Ahmet KOLUTEK ile Ali KOŞARGELİR oldukları, üzerlerinde patlamaya hazır üç dinamit lokumu bulunduğu ortaya çıkar. Soruşturma sonucu, kentte sabaha kadar arama yapılır. Aramada 34 kişi gözaltına alınır. Ayrıca üç otomatik silah, çok sayıda mermi ve patlayıcı madde ele geçirilir. Gözaltına alınanlar, ifadelerinde birçok yeri bombaladıklarını, iki gizli örgüt “Türk Yıldırım Komandoları” ve “Esir Türkleri Kurtarma Ordusu” ile ilişkili olduklarını söylemişlerdir. Yine ifadeleri sonucu, İstasyon Caddesi üzerinde bulunan caminin avlusuda gömülmüş, etrafı sıvanarak fitilleri dışarıda bırakılmış, patlamaya hazır beş adet dinamit de ortaya çıkarılmıştır.6
Emniyetin bir yetkilisi, “Yapılan soruşturma kentte meydana gelen patlamaların bir provokasyon olduğunu ortaya çıkarmıştır; komandolar, özellikle kendi kuruluşları olan derneklere bombayı atıyorlar, sonra da suçu solcu gruplara yüklemek istiyorlar” diyordu. (Cumhuriyet, 22. 04. 1978)
Gözaltına alınan 34 kişi, mahkemeye sevk edilir ve Edip ÖZBAŞ (Stajyer Avukat), Eyüp GÜRBAZER, Turan TOLU, Mehmet TOLUN, Ali KOŞARGELİR, İsmet ÇALIŞIR, Ahmet Sayın, Mehmet TİMARCIOĞLU, Celal ÖZYEY, Cuma AKIN, Ahmet KOLUTEK, Nuri ERKINACI, Hikmet Reşit AYHAN, Şahin BORU, Behzat ŞEN, İsmail KÜTÜKÇÜ, Haydar ATALAY, Muharrem ASLAN, Hasan Hüseyin AKBAŞ, Ökkeş YORULMAZ, DOĞAN TAŞORAN, Dursun AKÇAM, Recep ŞAHİN, Veli ESKİ tutuklanır.
Tutuklananlar arasında Kahramanmaraş MHP Milletvekili Mehmet Yusuf ÖZBAŞ’ın avukat oğlu Edip ÖZBAŞ da bulunmaktadır. Tutuklama haberini alan MHP Milletvekili ÖZBAŞ, bazı yandaşlarıyla birlikte Adliye binasına gider; I. Asliye CezaYargıcı KazımDEMİRSU ve 2. Asliye Ceza Yargıcı Ertop KANMAZ’la karşılaşır. Sinirli bir şekilde yargıçlara, “Tutuklamaları siz mi yapıyorsunuz? Sizi mahvedeceğim, pezevenkler...” diyerek küfreder ve fiili saldırıda bulunur. I. Asliye Ceza Yargıcı Kazım DEMİRSU’ya yumrukla saldırır, bu sırada içeri giren Savcı Nuri MİMAROĞLU da ÖZBAŞ’ın küfüründen nasibini alır. Saldırıya uğrayan Yargıç Kazım DEMİRSU, Hükümet Tabipliğinden 5 günlük rapor almıştır.
Savcı Nuri MİMAROĞLU olayı şöyle anlatır: “Saat 08.40 sıralarıydı. Makam odamda, ceza hâkimlerimiz Kazım DEMİRSU ile Ertop KANMAZ arkadaşlar beni bekliyorlardı. Ben o sırada savcı yardımcıları arkadaşlarımla birlikte tutuklama olayının tahlilini yapıyordum. Odacı gelerek hakim beylerin beni makam odamda beklediklerini söyledi. Odaya girdiğimde her iki hakimlerimizin ayakta olduklarını, polis memuru ile MHP’li Milletvekilinin de içeride bulunduğunu gördüm. Milletvekilinin bana ilk sözü ‘Pezevenk’ oldu. Çeşitli hakaretler yağdırıyordu. Polisler Milletvekilini dışarı çıkardılar...”(22. 04. 1978 tarihli Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet Gazeteleri)
Kahramanmaraş katliamı 23 ve 24 Aralık 1978’de yapıldı. Oysa bu tarihten sekiz ay önce (Nisan 1978) bir katliamın plan ve hazırlıklarının yapıldığı somut kanıtlarıyla ortadadır. MHP Genel Başkanı TÜRKEŞ’in de “kehaneti”yle, bu hazırlıklardan haberli olduğu açık açık görülmektedir.
Yine bu gelişmelerden anlaşılıyor ki, ülkücüler, Maraş katliamını, gönderilen bombalı paketlere göre planlamışlar ancak, Pazarcık CHP İlçe Başkanı Memiş ÖZDAL’ın paketi almayışı ve güvenlik güçlerinin Maraş’ta ortaya çıkardıkları ırkçı örgüt elemanlarının tutuklanması, Maraş’ta katliamı geciktirmiştir.
O tarihten Aralık’a kadar geçen sekiz aylık süre içinde katliamın altyapısı hazırlanmaya çalışılır. Katliamdan bir hafta önce, görevli olduklarını söyleyen birtakım kişiler, Alevi ve solcuların oturdukları semtlerde, bir tür nüfus sayımı yaptıklarını söyleyerek konutları dolaşmışlar, evde kaç kişinin oturduğunu sormuşlar ve yeni numaralar verdikleri kapıları kırmızı boyayla işaretlemişlerdir. Başka bir bölgede başka bir grup, bu kez PTT görevlisi olduklarını ve mektupların kaybolmaması için bir çalışma yaptıklarını söyleyerek kapılara boyayla işaretler koymuşlardır. İşaretlerin ne anlama geldiğini “işaretlenenler” bir hafta içinde acı bir şekilde öğreneceklerdi.
Kamuoyu nezdinde katliama meşruiyet kazandırmak için bazı senaryoların hazırlanması da gerekiyordu. Faşist örgütlerin her zaman başvurdukları yöntemlerden biri “Dini ve camileri” kullanmaktır. Belirli yerlere ve özellikle ibadethanelere patlayıcı madde atıyorlar ve “Dinsiz solcular attı” diye propaganda yapıyorlardı. Maraş katliamında da aynı yönteme başvurulmuştur. Kendi binalarına ve camilere tesiri az patlayıcılar atıyor, sonra suçu solculara yükleyerek “meşru tepkilerini” göstermek için miting ve yürüyüş yapıyor, ardından saldırıya geçiyorlardı. Maraş’ta da bu yönde planlar yapılmış, hazırlıklar tamamlanmıştır. Sıra artık uygulamaya gelmiştir.
Şimdi Kahramanmaraş katliamının hazırlık sürecine bakalım. 7 Nisan 1978’de Ankara’da PTT aracılığıyla bombalı bir paket, Malatya Belediye Başkanı Hamit FENDOĞLU’na gönderilir. Hamit FENDOĞLU gönderilen paketi açmış, patlama sonucu kendisi, gelini ve iki torunu yaşamını yitirmişlerdir. Yine aynı tarihte, aynı özellikte ve ağırlıkta başka bir bombalı paket, Pazarcık CHP İlçe Başkanı Memiş ÖZDAL’a gönderilir; ÖZDAL, paketten kuşkulanarak almaz, ancak PTT memurları paketi açarlar ve patlama sonucu bir PTT memuru ölürken, diğeri ağır yaralanır. Biri Adıyaman’a diğeri Adana’ya gönderilen iki ayrı paketin varlığından daha önce söz edilmişti.
Yapılan inceleme sonucu kuşkular, bombalarda kullanılan patlayıcı maddenin Nükleer Araştırma Merkezinden alındığı kuşkuları doğar ve bu kuruluş kapatılarak soruşturma başlatılır. Dönemin başbakanı Ecevit, bombalarla Ülkü Ocaklarının ilişkisinin araştırıldığını söyler. Bunun üzerine MHP Genel Başkanı Alpaslan Türkeş, Malatya benzeri olayların Erzurum ve Kahramanmaraş’ta da çıkabileceği tehdidini savurur.5
TÜRKEŞ, bu açıklamasını, Malatya Belediye Başkanı Hamit FENDOĞLU’nun katledilişinin üçüncü gününde yapmıştır. Açıklamanın hemen sonrası, Erzurum’da 500’e yakın ülkücü, ****** Üniversitesi’ndeki sol görüşlü öğrencilere ve öğretim üyelerine saldırmışlardır. Ülkücülerin başka bir grubu da Erzurum içinde terör estirerek solculara ve CHP’lilere ait işyerlerini tahrip etmişlerdir.
Diğer yandan, Memiş ÖZDAL Pazarcık’taki adresine gönderilen bombalı paketi alsaydı, Malatya olayı gibi bir katliam hemen o günlerde Kahramanmaraş’ta da yaşanacaktı.. Memiş ÖZDAL’ın kuşkusu, böyle bir katliamı önler. Bu durum üzerine, ülkücüler hazırlıklarını zamana yayarlar.
Başbakan Bülent ECEVİT, “MHP Genel Başkanının bildiği bazı şeyler var. Bu arada hükümetimiz bir güvenlik önlemi almak üzere çevre il ve garnizonlardan Maraş’a askeri birlikler gönderdi. Önlem alınmıştır” diyordu. Güvenlik güçleri ve askeri birlikler, Maraş’ın sokaklarında sıkı önlem alırlar. Güvenlik güçleri, saat 22.30 sıralarında Serintepe Mahallesinde dolaşan iki kişiden şüphelenir ve gözaltına alırlar. Bu kişilerin, bir süre önce İmam-Hatip Lisesi’nde hırsızlık yaptıkları iddiasıyla aranan Ahmet KOLUTEK ile Ali KOŞARGELİR oldukları, üzerlerinde patlamaya hazır üç dinamit lokumu bulunduğu ortaya çıkar. Soruşturma sonucu, kentte sabaha kadar arama yapılır. Aramada 34 kişi gözaltına alınır. Ayrıca üç otomatik silah, çok sayıda mermi ve patlayıcı madde ele geçirilir. Gözaltına alınanlar, ifadelerinde birçok yeri bombaladıklarını, iki gizli örgüt “Türk Yıldırım Komandoları” ve “Esir Türkleri Kurtarma Ordusu” ile ilişkili olduklarını söylemişlerdir. Yine ifadeleri sonucu, İstasyon Caddesi üzerinde bulunan caminin avlusuda gömülmüş, etrafı sıvanarak fitilleri dışarıda bırakılmış, patlamaya hazır beş adet dinamit de ortaya çıkarılmıştır.6
Emniyetin bir yetkilisi, “Yapılan soruşturma kentte meydana gelen patlamaların bir provokasyon olduğunu ortaya çıkarmıştır; komandolar, özellikle kendi kuruluşları olan derneklere bombayı atıyorlar, sonra da suçu solcu gruplara yüklemek istiyorlar” diyordu. (Cumhuriyet, 22. 04. 1978)
Gözaltına alınan 34 kişi, mahkemeye sevk edilir ve Edip ÖZBAŞ (Stajyer Avukat), Eyüp GÜRBAZER, Turan TOLU, Mehmet TOLUN, Ali KOŞARGELİR, İsmet ÇALIŞIR, Ahmet Sayın, Mehmet TİMARCIOĞLU, Celal ÖZYEY, Cuma AKIN, Ahmet KOLUTEK, Nuri ERKINACI, Hikmet Reşit AYHAN, Şahin BORU, Behzat ŞEN, İsmail KÜTÜKÇÜ, Haydar ATALAY, Muharrem ASLAN, Hasan Hüseyin AKBAŞ, Ökkeş YORULMAZ, DOĞAN TAŞORAN, Dursun AKÇAM, Recep ŞAHİN, Veli ESKİ tutuklanır.
Tutuklananlar arasında Kahramanmaraş MHP Milletvekili Mehmet Yusuf ÖZBAŞ’ın avukat oğlu Edip ÖZBAŞ da bulunmaktadır. Tutuklama haberini alan MHP Milletvekili ÖZBAŞ, bazı yandaşlarıyla birlikte Adliye binasına gider; I. Asliye CezaYargıcı KazımDEMİRSU ve 2. Asliye Ceza Yargıcı Ertop KANMAZ’la karşılaşır. Sinirli bir şekilde yargıçlara, “Tutuklamaları siz mi yapıyorsunuz? Sizi mahvedeceğim, pezevenkler...” diyerek küfreder ve fiili saldırıda bulunur. I. Asliye Ceza Yargıcı Kazım DEMİRSU’ya yumrukla saldırır, bu sırada içeri giren Savcı Nuri MİMAROĞLU da ÖZBAŞ’ın küfüründen nasibini alır. Saldırıya uğrayan Yargıç Kazım DEMİRSU, Hükümet Tabipliğinden 5 günlük rapor almıştır.
Savcı Nuri MİMAROĞLU olayı şöyle anlatır: “Saat 08.40 sıralarıydı. Makam odamda, ceza hâkimlerimiz Kazım DEMİRSU ile Ertop KANMAZ arkadaşlar beni bekliyorlardı. Ben o sırada savcı yardımcıları arkadaşlarımla birlikte tutuklama olayının tahlilini yapıyordum. Odacı gelerek hakim beylerin beni makam odamda beklediklerini söyledi. Odaya girdiğimde her iki hakimlerimizin ayakta olduklarını, polis memuru ile MHP’li Milletvekilinin de içeride bulunduğunu gördüm. Milletvekilinin bana ilk sözü ‘Pezevenk’ oldu. Çeşitli hakaretler yağdırıyordu. Polisler Milletvekilini dışarı çıkardılar...”(22. 04. 1978 tarihli Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet Gazeteleri)
Kahramanmaraş katliamı 23 ve 24 Aralık 1978’de yapıldı. Oysa bu tarihten sekiz ay önce (Nisan 1978) bir katliamın plan ve hazırlıklarının yapıldığı somut kanıtlarıyla ortadadır. MHP Genel Başkanı TÜRKEŞ’in de “kehaneti”yle, bu hazırlıklardan haberli olduğu açık açık görülmektedir.
Yine bu gelişmelerden anlaşılıyor ki, ülkücüler, Maraş katliamını, gönderilen bombalı paketlere göre planlamışlar ancak, Pazarcık CHP İlçe Başkanı Memiş ÖZDAL’ın paketi almayışı ve güvenlik güçlerinin Maraş’ta ortaya çıkardıkları ırkçı örgüt elemanlarının tutuklanması, Maraş’ta katliamı geciktirmiştir.
O tarihten Aralık’a kadar geçen sekiz aylık süre içinde katliamın altyapısı hazırlanmaya çalışılır. Katliamdan bir hafta önce, görevli olduklarını söyleyen birtakım kişiler, Alevi ve solcuların oturdukları semtlerde, bir tür nüfus sayımı yaptıklarını söyleyerek konutları dolaşmışlar, evde kaç kişinin oturduğunu sormuşlar ve yeni numaralar verdikleri kapıları kırmızı boyayla işaretlemişlerdir. Başka bir bölgede başka bir grup, bu kez PTT görevlisi olduklarını ve mektupların kaybolmaması için bir çalışma yaptıklarını söyleyerek kapılara boyayla işaretler koymuşlardır. İşaretlerin ne anlama geldiğini “işaretlenenler” bir hafta içinde acı bir şekilde öğreneceklerdi.
Kamuoyu nezdinde katliama meşruiyet kazandırmak için bazı senaryoların hazırlanması da gerekiyordu. Faşist örgütlerin her zaman başvurdukları yöntemlerden biri “Dini ve camileri” kullanmaktır. Belirli yerlere ve özellikle ibadethanelere patlayıcı madde atıyorlar ve “Dinsiz solcular attı” diye propaganda yapıyorlardı. Maraş katliamında da aynı yönteme başvurulmuştur. Kendi binalarına ve camilere tesiri az patlayıcılar atıyor, sonra suçu solculara yükleyerek “meşru tepkilerini” göstermek için miting ve yürüyüş yapıyor, ardından saldırıya geçiyorlardı. Maraş’ta da bu yönde planlar yapılmış, hazırlıklar tamamlanmıştır. Sıra artık uygulamaya gelmiştir.